90’lı yılların başından itibaren erkeklerin cinsel işlev bozukluklarıyla ilgili en büyük sorunu sertleşmeme olmaktan çıktı, onun yerini cinsel isteksizlik aldı. Artık erkekler kendilerini geri çekiyor, cinsellikten kaçıyorlar. Kadınlar şaşkınlıktan küçük dillerini yutmak üzere… Tankut dönüp geçmişine bakıyor. Henüz bir üniversite öğrencisiyken kütüphanenin okuma salonunda dar tişört giymiş bir kızın önünden geçmesi tuvalete koşması için yeterliydi. Kendine ait bir evi olmadığı, buna karşın yeteri kadar cesareti ve arzusu olduğu için ilk cinsel deneyimlerini kışın karanlık sinema salonlarında, yazın Büyük Ada’nın ağaçlık bölgelerinde yaşadı.Yirmi üç yaşında beş yıl süren ilk ciddi ilişkisi başladı. O kadar aktif bir cinsel hayatı vardı ki, cinselliğin hayatı boyunca ona en fazla zevk verecek şey olduğundan adı gibi emindi. Bugün karısı ona hediye olarak her gün bir kere sevişeceklerini söylese çok mutlu olmaz, hatta huzursuzlanır. Bugün geldiği noktada cinsel hayatını int(11)irmiş gibi hissediyor. Esra’yla yedi yıldır süren beraberliklerinden sonra, yetmiş yaşındaki bir ihtiyar gibi umutsuz. Oysa yalnızca otuz dokuz yaşında, Esra da otuz beş. Tankut cinsel hayatının doruklarını yaşadığı yılları geride bıraktığını düşünüyor. Öte yandan son yirmi yılı dünmüş gibi anımsıyor. Oysa bu yaşta hâlâ aktif bir cinsel hayatının olması gerektiğini, cinsel deneyimlerinin meyvelerini toplaması gerektiğini biliyor. “Peki” diye soruyor kendine, “Neden yanımda oturan kadından kurtulup iPad’imin ekranını okşayabilmek için yalnız kalmaktan başka bir şey düşünemiyorum?” Eğer o başlatmazsa Esra’yla ayda bir kezden fazla sevişmiyorlar. Peki ama erkeğe ne oldu? Bugüne kadar hep kadınlardı “Hayır” diyen. Onlar çok yorgundu, başları ağrıyordu, ya da hiçbir neden göstermeden, “Bugün olmaz!” deyip sırtlarını dönüyorlardı. Ama artık erkekler kendilerini geri çekiyor, cinsellikten kaçıyorlar. Kadınlar şaşkınlıktan küçük dillerini yutmak üzere. Bir yandan da rahatlamış durumdalar, öte yandan bu durum gururlarını da kırmıyor değil. 90’lı yılların başından itibaren erkeklerin cinsel işlev bozukluklarıyla ilgili en büyük sorunu sertleşmeme olmaktan çıktı, onun yerini cinsel isteksizlik aldı. Kadınlar kendi aralarında birbirlerine ya da jinekologlarına eşlerinin artık kendilerine ellerini bile sürmediğini biraz utanarak itiraf ediyorlar. Tankut: “Bazen karımı duşun altında ya da bikiniyle deniz kenarında gördüğümde, ne kadar güzel olduğunu düşünürüm” diyor. “Ama buna rağmen bana cinsel olarak hiç çekici gelmiyor artık.” Esra çoğunlukla sevişmelerini onun başlatmasını beklerdi, bu yüzden sevişmedikleri süre uzadıkça uzardı. Bir gün salondaki koltukta uyuklayan Tankut’un yanına gidip saçlarını okşadı ve sevişmek istediğini söyledi. Tankut ne yaptı? Homurdanarak esnedi ve arkasını döndü: “Şimdi olmaz, lütfen yarın.” Kadın için rahatlatıcı bir durum, istemediği halde sevişiyor gibi yapmak zorunda değil artık. Ama maalesef öyle değil. Uykusu kaçmış bir halde tavana bakarak eşinin neden bu kadar isteksiz olduğunu düşünüyor. “Bunun anlamı nedir?” diye soruyor kendine. “Beni artık sevmiyor mu? Çok mu şişman buluyor? Başka biri mi var?” Erkek neden sevişmek istemiyor? Bazı bilimsel çalışmalar, erkeklerin performans baskısı altında farkında olmadan belli bir kaçınma davranışı geliştirdiklerini gösteriyor. Evet bu bir neden olabilir. Erkek her zaman ve her koşul altında istemek zorundadır, diye düşünülür. Yoksa erkekliği sorgulanmaya başlanır. Bu performans baskısı altında zamanla sertleşme sorunları ortaya çıkar. Bunun üzerine gelsin Viagra ve Cialis gibi sertleşmeyi sağlayan ilaçlar. Çıplak erkek aşağıya sertleşmiş cinsel organına bakar ama maalesef hâlâ cinsel isteği yoktur. İşte bunu ilaç firmaları da tahmin etmemişti. Cinsel organı sertleşirse erkek mutlaka ister sanıyordu herkes. Aklı gerçekten cinsel organında mı? Oysa Tankut hiç de öyle aseksüel hayat sürecek bir erkeğe benzemiyor. Barda, iş yerinde etrafında güzel kadınlar olduğunda hoşuna gidiyor. Evet erkekler için aklının cinsel organlarında olduğu, her mini eteklinin peşinden seyirtmeye hazır oldukları söylenir. Ama bugün artık 30’lu, 40’lı yaşlarındaki erkekler cinselliğin gerçekten gerekli olup olmadığını soruyor. Halbuki bu erkekler tam da evlenip çocuk yapacak, mesleğinde yükselecek, spor salonlarında kaslarını şişirecek ve öğlenleri de gizlice sevgilileriyle buluşacak yaştalar. Son maddeye kadar hepsini yapıyorlar aslında ama çoğu aynı Tankut gibi, karısını aldatmıyor. Evet her zaman bir olanak var, ama Tankut iki kadeh bir şeyler içip ayak üstü flört ettikten eve dönmeyi seçiyor. Biriyle birlikte olmak iş yerindeki organizasyon sorunlarından çok daha zor çünkü. Kaçamak saatlerini ayarlamak, olmadık zamanda çalacak cep telefonlarına her iki tarafı da sinirlendirmeyecek, üzmeyecek yanıtlar verebilmek, ortadan kaybolunan süreler için ikna edici gerekçeler bulabilmek. Ya sevgili birden aşktan bahsetmeye başlar ve onun da boşanmasını isterse! Hayır, bunca zahmete değmez. Bütün bunları düşününce isteği hemen kayboluyor Tankut’un, ama Esra’yı da arzulamıyor ki artık.
Psikiyatrist Dr. Alper Hasanoğlu /Vatan