Dünyada ilk restoranın açılmasının üzerinden sadece birkaç yüzyıl geçmiş. Oysa insan dünyadaki restoranların sayısını ve çeşidini düşününce geçmişinin çok daha eskilere dayandığını düşünüyor.
Oysa gastronomi tarihi araştırmacılarına göre bilinen en eski lokantalar arasında 1440 yılında Münih’teki ‘Hundskugel’, Paris’te 1582’de ‘Tour d’Argent’ ve Madrit’te 1642’de açılan Posada de la Villa bulunuyor.
Prof. Dr. Zeki Tez ‘Lezzetin Tarihi’ kitabında ise kimi kaynaklara göre Paris’te ilk restoran A. Boulanger tarafından1765’te bir çorbacı dükkanı olarak açıldığını söylüyor. Boulanger restoranına ‘Kuş Tarlası’ adını verir. Girişine de “Ey siz midesi guruldayanlar gelin sizi iyileştireyim” yazar. Fransızcada restoran sözcüğü ‘Canlandıran, tazelik ve dinçlik veren’ anlamındaki ‘restaurant’ sözcüğünden gelmedir. Ve ilk başlarda et suyu temelinde şifalı ilaç olarak kullanılıyordu.
Ancak et suyuna çorba hakkında bir diğer iddia da İrlandalı Alexis Soyer’in 1840’lı yıllarda et suyuna çorbayı keşfeden isim olduğudur. Soyer, İrlanda’da yaşanan büyük açlık döneminde çorba ve et pişirecek mutfaklar kurar düşük maliyetli yemekler pişirerek halka dağıtır.
ET SUYU ÖZÜ HASTA BESİNİ
Bu arada Alman kimyacı Justus von Liebig 1846 -1848 yılları arasında et üzerine yaptığı çalışmalar sonucu et suyu özünü/ bulyonu hasta besini olarak geliştirir. Ardından öğrencisi Max Joseph von Pettenkofer 1847’de sığır etinden elde ettiği et özünü tozu yarım kiloluk paketler haline getirerek eczanelerde ‘kuvvet ilacı’ olarak satmaya başlar. 1850’lerden itibaren ürün tüm Avrupa’ya yayılır. Hatta Liebig Et Suyu, çağdaş hazır çorba sektörünün doğuşu gibidir.
‘Liebig’s Extrack of Meat Co’nun ardından İsviçreli tahıl tüccarı Johannes Maggi hazır et suyu çorbalar ve seyyar satıcı Carl Heinrich Knorr hazır sebze çorbalarıyla piyasaya girer. Bu arada 1853 yılında dönemin ünlü bir sanayicisinin kızı ölümcül bir şekilde tifüse yakalanır. Liebig kızının da yakın arkadaşı olan ve kendi evlerinde hastalanan kızı, doktorların çare bulamaması üzerine özel bir formülle hazırladığı ‘et suyu’ ile iyileştirir.
Et suyu çorbalar da o günden bu güne sadece verdiği lezzetle değil, iyileştirici özelliğiyle bilinir. Bir çok ülkede hastalara mutlaka içirilir ve iyileştirici özelliği olduğuna inanılır. Bizim kültürümüzde de et suyu özellikle de tavuk suyu çorba gribe yakalananların, bir hastalığın ardından nekahet dönemi geçirenlerin baş yemeğidir.
Tabii çorba hastalık olduğu kadar düğünlerin, bayramların da baş yemeğidir.
Geleneksel sofralarda onsuz yemek başlamaz. Ancak günümüz modern sofralarında da ana yemek tek bir öğün olarak tüketenlerin sayısı hiç az değil…
KAYNAK RADİKAL