İstanbul”u farklı zamanlarda, farklı nedenlerle terk etmek zorunda kalan ve artık yaşamlarını Atina ve Selanik”te sürdüren 47 eski İstanbullu Rum”un hikayesi “Hasretim İstanbul” sergisinde toplandı. Sergide ülkenin politik yaşamına damgasını vurmuş trajik öyküler ile karşılaşıyorsunuz. Projeyi Lozan Mübadilleri Vakfı 2010 İstanbul Kültür Başkenti projesi kapsamında hazırladı. Hasretim İstanbul”un proje ekibinden Çimen Turan ile yaptığımız söyleşi sırasında göz yaşları ile sergiyi gezen birçok Rum ve Türk vatandaşıyla karşılaştık. Tarihe bir kez daha tanıklık yapmak isterseniz, sergi Yunanistan Konsolosluğu’nda ziyaretçilerini bekliyor.
* Hasretim İstanbul projesini hayata geçirmenizi sağlayan unsurlar nelerdi?
Avrupa 2010 Kültür Başkenti ajansı bir proje çağrısı yaptı. Lozan Mübadilleri Vakfı üyesi kişilerin aileleri 1924’lerde nüfus mübadelesi ile Yunanistan’dan İstanbul’a getirilen Müslümanlar… O sırada Rum Ortodokslar da Türkiye’den Yunanistan”a gönderilmiş. Kaderlerimiz ve duygularımız benziyor. 1923 ve 1930’larda 30 bin Rum oturuyor İstanbul’da ve onların sayıları bugün 2 binin altında. Acaba Yunanistan’dakiler İstanbul’u özlüyor muydu? “Onların özlem unsurlarını ortaya çıkartırsak İstanbul’da kurulması gereken özellikleri de ortaya çıkartırız” dedik. İstanbul’da özlenen yemekler, sesler, semtler böylelikle korunabilirdi. Bir kitap olarak düşündüm öncelikle. Ama bir süre sonra sadece kitap olmayacağını anladık, sergi ve ardından belgesel de yapıldı.
* Kişileri nasıl belirlediniz, hikayeleri sizin için önemli miydi?
İstanbul’dan giden Rumlar daha çok Atina ve Selanik’te yaşıyor. Rumların dernekleriyle yazıştık. Orada yaşamakta olan Yunanlılarla kaynaşamamışlar. Yemekleri benzememiş, müzikleri uymamış, kültürleri de keza… Onların aklı hep İstanbul’da kalmış.
Zeki Müren’e hayranlar ve balık ekmeği özlemişler
* O zamanki hükümetleri suçluyorlar mı?
Hayır, suçlamıyorlar. Hasretle bakıyorlar. Yunanistan’a 100 bin kişi gitmiş. Düşünün, en az yarım milyon İstanbul aşığı ve dostu…
* Görüşmeler esnasında gözyaşlarını tutamayanlar oldu mu?
“Neden gittiniz?” sorusunda gözyaşlarını tutamadılar. Yağmaları ve sınır dışı edildiklerini hatırladıklarında konuşmakta zorluk çekiyorlardı. “İstanbul’u özlediniz mi” cümlesi bize göz yaşı olarak döndü.
* İstanbul’da nerelerde yaşamışlar?
Adalar, Beyoğlu, Yeniköy, Ortaköy, Kuzguncuk, Kurtuluş, Samatya… Adalılar da farklı bir şey var. Hemen “Biz Adalıyız” diyorlar.
* Ses, yemek bakımından özlemleri ne yönde?
En çok Türk müziğine ilişkin gözlemleri bizi şaşırttı. Özellikle Zeki Müren’e, Münir Nurettin, Safiye Ayla’ya hayranlar. Hâlâ evlerinde klasik Türk müziği dinliyorlar. Bir kadın “Hâlâ orada balık ekmek var mı?” dedi; “Evet” dediğimizde ağlamaya başladı. Türk mutfağını da orada devam ettirmişler. Boğaz”daki martı seslerini, simiti, çayı, en çok da komşulukları özlemişler.
* Bunca zaman sonra böyle bir sergi açabilmek bir şeylerin değiştiğine işaret midir?
Bundan 15-20 yıl önce böyle bir sergi açılamazdı. Türkiye’nin özgürlüklerinde gelişme olduğunu gösteriyor.
Ne olursa olsun “İstanbullu’yum” diyorlar
* Sergiye gelenlerin tepkisi ne oluyor?
Herkes çok teşekkür ediyor ve gözü yaşlı çıkıyor. Bazı Türk vatandaşlar “Neler yapmışız, ben bunları bilmiyordum” diyor. Bu kitaba tarihi bir arka plan yazdım. 1930’larda Rumlara meslek yasakları getirilmiş. 41’de varlık vergisi, 42’de Doğu’da taş kırmaya gönderilmişler. 6-7 Eylül 1955’te yağmalar, talanlar olmuş. 1964’de 12 bin Yunan pasaportlu kişinin çalışma ve oturma izinleri iptal edilmiş. 24 saat içinde ülkeden kovulmuşlar. 1974’de Kıbrıs harekatında Rumların oturduğu semtlerin evleri taşlanmış. 68 kuşağından eski bir sosyalist olarak en çok hayıflandığım ise, o zamanın solcuları ve sosyalistlerinin de azınlık hakkını insan hakkı görerek bu işe sahip çıkmamaları…
* Sergideki kişilerden aklınıza yer eden bir hikaye var mı?
47 kişiyi ele aldık. En çok 64’de sınır dışı edilenler etkiledi beni. Yunanistan”a sadece 20 kilo kişisel eşya ve 22 dolar yanınıza alabiliyorsunuz. Bankalardaki paralarınız bloke ediliyor. Eviniz, dükkanınız burada kalıyor ve satamıyorsunuz. Bu kişilerin durumu çok acıklı.
* Genellikle hangi meslek grubundan insanlar var?
2 tıp profesörü, 1 mimarlık profesörü var. İstanbul Çapa”da üniversitelerini int(11)irmişler. Burada saatçinin yanında çalışan, orada saatçi dükkanı açmış. Çünkü o dönemde İstanbul”da memurluk yapmaları da yasakmış.
* Gençleri geçmişteki olaylara baktığında İstanbul”a gelmek istemiyorlar mı?
Bir kadın çocuğuna demiş ki “Sana nerede doğdun dediklerinde, Atina’da doğdum de. Ama nerelisin dediklerinde İstanbullu’yum de…” Birkaç kere buraya gidip gelmişler. Oradaki gençler göğsünü gere gere “İstanbulluyum” diyor.
* Sergi istediği yere ulaşabildi mi?
Tabii ki ulaştı. Çok fazla kişi ziyaret etti. Rumlar da geliyor, Türkler de. Öğrendik ki Yunanistan’da 100 binleri aşan İstanbul aşığı yaşıyormuş…
* Sergi Yunanistan’a gidecek mi?
19’una kadar Yunanistan Konsolosluğu”nda açık. 23 Ekim’de Atina’da, 6 Kasım’da Selanik’te açılacak.
Eda Solmaz/Vatan