Açık alanlarda yeşillikler arasında, deniz ya da göl kıyısında piknik yapmak hemen hemen dünyanın her köşesinde var. İnsanlar içgüdüsel olarak açık havada yemek yemeği seviyor.
Açık havada yemek aynı zamanda önemli bir sosyalleşme. Dostlarla, arkadaşlarla bir araya gelme, paylaşma, oyun, heyecan ne arasanız var. Piknik kuşaklar arası iletişim, aile üyelerinin, akrabaların düğünler, bayramlar dışında ender bir araya geldiği etkinlik diye bile tanımlanabilir.
Ancak bu piknikler her kültürde her zaman mangal partisine dönüşmüyor. Bir çok ülkede eğer evinizin bahçesi değilse istediğiniz yerde ateş yakıp mangal yapamazsınız.
Bizim coğrafyamıza gelince işler biraz karışıyor. Piknik mangalsız, mangal pikniksiz olmuyor. Ve piknik, mangal alanları diye bir sınırlamamız yok. Otoban kenarı, orman her yerde mangal yapmak istiyoruz, yapıyoruz da.
Zaten orman yangınlarına dönüşen mangal vukuatlarımızın sayısı azımsanamayacak kadar çok. Ben son on yıldır yürüyüşlerim sırasında Belgrad ormanlarında mangal yapılmaması için fahri bekçi gibi çalışıyorum ama başarılı olduğum söylenemez.
Şaka bir yana, piknik ve mangal kültürümüzü ben de çok seviyorum ve bu geleneğin sürdürülmesinden yanayım. Ancak ormanların dışında, etrafı çevrili, korunaklı yeşil alanlarda, belediyeler ya da özel girişimciler tarafından işletmesi üstlenmiş piknik ve mangal alanlarında, bahçelerde yapılması kaydıyla.
Yoksa piknik ve mangal yaptığımız alanlar belki her seferinde yangına sebebiyet vermiyor ama her seferinde o alan bir çöplüğe dönüyor. Çöplerimizin sorumluluğunu üstlenmeyi, etrafı temiz bırakmayı ihmal ediyoruz maalesef. Öte yandan piknik alanlarında çöp kutularının, konteynerlerinin de yeterli olmadığı gerçeği de var.
Evet, adabıyla yaptığımız zaman piknikte mangal büyük keyiftir. Mangalda pişen sucukların, köftelerin, şişlerin de, evde yapılıp gelen dolmaların, sarmaların, böreklerin üstüne içilen çayların da tadı da bambaşka olur…
Kaynak Radikal