Daha önce Teoman’la Kal parçasında düet yapan Atiye, bu sefer de Okan Bayülgen’le düet yapıp; Disko Kralı’nın jenerik şarkısını seslendirdi. Bu sayede her cumartesi evlerimize konuk olacak. “Kendim, müziğim, danslarım yani her şeyim melez” diyen Atiye’nin yeni albümü yılbaşında geliyor.
* Bu aralar neler yapıyorsunuz?
Disko Kralı programının jenerik şarkısı için Okan Bayülgen’le düet yaptım. Ben İngilizce, Okan Türkçe söyledi. Dondurma şarkıma klip çektik; yönetmen Burak Ertaş’tı. Hayranlarım da rol aldığı için çok sevdiğim bir klip. Ayrıca Disney Channel ’ın “Camp Rock2: Büyük Final” filminde kullanılan “Wouldn’t Change A Thing” adlı şarkının cover’ını yaptım. Bir yandan da yeni albümümü hazırlıyorum. Yılbaşında çıkacak.
* Nasıl bir albüm geliyor?
Yine melez bir albüm ama bu sefer daha elektronik. Prodüktör olarak şimdiye dek çalıştığım tek isim olan İskender Paydaş’ın dışında Ozan Çolakoğlu, Volga Tamöz ve Erdem Kınay’la da çalışıyorum.
* Sizi nasıl tanımlamak gerek; popçu mu, rockçı mı…?
Genel olarak popçu denebilir ama aslında R&B tadında ve oryantal ezgileri kullanarak bir şeyler yapıyorum. Sonuçta herkes istediği gibi adlandırabilir. Fakat ben popçu değil, sadece Atiye denmesinden yanayım.
* Hem kendiniz hem de yaptığınız müzik, melez değil mi?
Evet; hem dansım melez hem yaşam tarzım melez.
Yalnız bir çocukluk geçirdiğim için çok üzülüyorum
* Siz Almanya’da doğdunuz. Sonrasında ailenizin işi gereği İzmir, Amerika, Hollanda, Fransa’da yaşadınız. Bunun avantajını mı yoksa dezavantajını mı daha çok yaşadınız?
Çok fazla yer gördüm ve farklı kültürleri benimseyebildim. Bunlar hep müziğime yansıyan şeyler. Dezavantajına gelirsek; tabii ki küçük bir çocuk için sürekli taşınmak zor bir şey. Dili düzgün öğrenmek, arkadaş edinmek. Tam alışmışken bulunduğun yerden kopmak zor şeylerdi.
* Yalnız bir çocukluk geçirdiniz o halde?
Evet, öyle diyebiliriz; hiç çocukluk arkadaşım yok mesela. Üzülüyorum bu duruma ama neyse ki ailem var.
* Anneniz Hollandalı, babanız ise Türk. Almanya doğumlusunuz, liseyi de orada int(11)irdiniz. Kendinizi ne kadar Alman ne kadar Türk hissediyorsunuz?
Ben dünya vatandaşıyım. Nereye gidersem orada kendimi iyi hissederim. Ama şu an İstanbul’da olmaktan çok mutluyum.
* Almanya’da Türkler hâlâ ikinci sınıf vatandaş mı?
Evet, öyle. Bunun sebebi de Türklerin dil öğrenmede direnmeleri. Sanki dil öğrenir ve oraya adapte olurlarsa Türklüklerini kaybederler diye korkuyorlar.
* Albümlerinizi Almanya yerine önce Türkiye’de çıkartarak dünyaya açılmak konusunda ters bir yol izliyorsunuz.
Evet ama ben hiçbir zaman kolay yolu seçmem. Zaten yakında Almanya’da da çalışmalara başlıyorum.
Sahnede tamamen kendimden geçiyorum
* Şu an karşımda çok hanım hanımcık, küçük bir kız var. Ama sahnede çok farklısınız. Orada seksi, işveli bir Atiye var. Ne oluyor o sahneye çıkınca?
Sahnede kendimi çok çok iyi hissediyorum, orası benim evim ve benim dünyam; tamamen kendimden geçiyorum.
* Özellikle erkekler sizi seksi buluyor, buna katılıyor musunuz?
Katılmıyorum ama beni seksi buluyorlarsa da kızmam, sevinirim.
* Sahnedeki koreografi, saç, makyaj… Kime ait tüm bunlar?
Genelde koreografiler bana ait. Kuaföre gitmekten nefret ettiğim için saç ve makyajı da kendim yapıyorum. Abartısız şeyleri seviyorum.
Telaffuzunda en zorlandığım kelime “estağfurullah”
* Fakat bizim popçular biraz abartılı değil mi, yadırgıyor musunuz?
Yadırgamıyorum ama 2010’da doğallık moda; sade saçlar, sade makyajlar. Ama herkes modaya uyacak diye bir şey yok.
* Yabancı ve yerli şarkıcılar arasındaki farklar neler desem?
Yurt dışındaki sanatçılarla tanıştığım zaman “Aaa bunlar ne kadar doğal ve alçakgönüllü” diyorum. Normal insanlar yani. Türkiye’dekilerin çoğu ise ünlü diye fazla havaya giriyor. Oysa havaya girmeye gerek yok ki, sadece işini yapıyorsun. O zaman en çok doktorların havaya girmesi lazım, onlar hayat kurtarıyor ne de olsa.
* Küçük Sırlar dizisinin de soundtrack’i olan “Kal” parçanız inanılmaz popüler. İzliyor musunuz diziyi?
İzliyorum ve izlerken sanki şarkıyı başkası söylemiş gibi geliyor. Küçük bir rolde oynamak isterim ama oyunculuk hedeflerim arasında yok.
* Hep kendi şarkılarınızı mı söyleyeceksiniz?
Genelde kendi şarkılarımı söylemeyi tercih ederim. Çünkü o şarkının içinde benden bir parça olmalı. Yurt dışında da böyle; müzisyen bir partner, bir aranjör ve aranjörün partneri yani 4 kişi bir araya geliyor ve sıfırdan şarkı yapıyor. Türkiye’de ise bir kişi hem sözü hem besteyi yapıyor. Şarkıcı da kendisine sunulan bu hazır şeylerden birini seçiyor ve okuyor. Yani sadece şarkıcı oluyorlar; müzisyen değiller. Bu bana göre değil.
* Türkçeniz inanılmaz iyi, ders mi aldınız? En zorlandığınız kelime hangisi?
Sadece bir ay özel bir kursa gittim ama sonra yaşayarak, kullanarak geliştirdim. Hâlâ anlamını bilmediğim kelimeler var. Telaffuzunda en zorlandığım kelime ise, estağfurullah oldu.
* Babanız çok güzel darbuka çalıyormuş. Öğretti mi size de?
Evet, en sevdiğim enstrüman. Sahnede de çalacağım.
VATAN