Bebek Koyuna hakim muhteşem Boğaz manzarasıyla Il Porto, lezzetli başlangıçları, çeşitli salata mönüleri, göz dolduran ana yemekleri, kaliteli servisiyle dikkat çekiyor 07.08.2010 İstanbul Semtlerin adlarının nereden geldiğini hep merak ederim. Osmanlı öncesi isimlerin zaman içindeki değişimlerini takip etmek çok ilginçtir. Ne var ki yaklaşık 50 yıldır Türklerden önceki dönemlere ait ne kadar isim varsa hepsini Güzelbahçe, Zeytinbağı, Esenkent gibi hiçbir şey ifade etmeyen adlarla değiştirdik. Yine de bunların çoğunda yerli halk hâlâ eski isimleri kullanmaya devam ediyor. Bazıları çok tuhaf bu eski semt ya da köy, kasaba isimleri öyle kolay yok olmuyor. Ancak gündelik yaşamımıza öylesine girmişler ki, onların tuhaflığını fark etmiyoruz bile. Örneğin Bebek.. Bebek diye semt ismi olur mu? Merak ettim, araştırdım. Meğer Rumelihisarı yapılırken bölgenin güvenliğini sağlaması için Fatihin atadığı Bebek Çelebi lakaplı bir bölükbaşıdan kaynaklanıyormuş. Asıl adı Mustafa olan bu zat bugünkü Bebekte geniş bahçeli bir yalı yaptırmış. Ondan sonra da semt hep Bebek olarak anılmış. Bugün Bebek tarihinin en görkemli günlerini yaşıyor. Yakın zamanlara kadar İstanbulun yeme içme, eğlence dünyası bir-iki merkezden ibaretken, bunlara son olarak Bebek de eklendi. Ancak bu bölge kendi aracıyla gelenleri otopark konusunda ciddi biçimde bezdiriyor. Caminin önündeki küçük açık otopark her zaman dolu, yol kenarındaki tek tük otoparklar da öyle. Bunların dışında kalan yol kenarlarına birkaç dakikalığına bile park edenlerin aracını trafik ekipleri anında çekiyor. Geçen hafta bir arkadaşımla burada, Il Porto adlı restoranda öğle yemeğinde buluşacaktım. Arnavutköy-Bebek arasında iki tur attıktan sonra çaresizce lokantanın önünde ikinci sıra oluşturarak yanaştım. Yoldaki kalabalık arasından biri öne çıktı, aracı teslim aldı. Lokantanın valesiymiş. Bir anda kendimi hafiflemiş, özgür hissettim. İstanbulda özel araç zaman zaman insana ayak bağı oluyor. Lokantanın valesi diye otomobili anahtarıyla birlikte uyanık bir oto hırsızına da teslim etmek olasılığı da var. BEBEK KOYU DURGUN BİR GÖL GİBİ Restorana çok dar bir sokağa açılan yan kapıdan giriliyor. Alt kat Poseidon adlı balık lokantası. Bir kat merdiven çıkınca Il Portoya geliyorsunuz. Restoranın kapalı mekânını fark etmedim bile. Zira geniş ve ferah terasın kapısına ulaştığımda önümde uzanan, durgun bir gölü andıran Bebek Koyu gözümü kamaştırdı. Tartışmasız Boğazın Rumeli yakasındaki en güzel noktası olan Bebekte bir kez trafik kargaşasını arkada bırakıp koya bakan bir mekâna kapağı attığınızda, İstanbulun niçin hâlâ dünyanın en güzel kentlerinden biri olduğunu anlarsınız. Bebek Koyu, burada demirlemiş zarif tekneler ve Boğaz Köprüsüne doğru uzanan manzarasıyla küçük bir göl görünümündedir. Arkadaşım önceden terasın sol ucundaki masayı ayarlamıştı. Rahat minderlerin arasına yerleştim. Fatihin bölükbaşısı Bebek Çelebi de herhalde böyle keyif yapmış olmalıydı Bebek Koyuna bakan yalısında. Ancak Bebek Çelebiyi kıskanmak için ortada bir neden yok. Ortaya getirilen mis gibi sızma zeytinyağına fırından sıcak sıcak çıkmış el yapımı küçük ekmekleri banıp, kurutulmuş minik yoğurt toplarını atıştırırken, günümüz yemeklerinin Fatih dönemindekilere göre daha lezzetli olduğunu düşünüyordum. Yemek listesi tipik bir İtalyan lokantasındaki gibi sınıflandırılmıştı. Başlangıçlar, salatalar, risotto ve makarnalar, ana yemekler, pizzalar ve nihayet tatlılar. Başlangıçlarda benim en çok tartar sos ile servis edilen kalamar ve kabak kızartması, avokado ve Akdeniz yeşillikleriyle sunulan jumbo karides, yanında roka ve parmesan peyniri ile kurutulmuş dana eti dikkatimi çekti. Salata mönüsü 12 çeşitten oluşuyordu. Sadece Sezar salatası klasik, tavuklu, karidesli ve somonlu olmak üzere dört çeşitti. Dört çeşit risotto, 11 çeşit makarna ve İtalyan usulü hamurişleri, 10 çeşit pizza, bir o kadar da tatlı saydım. Tatlılar arasında mevsim meyveleriyle sunulan çikolata fondüden, vanilya dondurmalı kestaneli fondüye dek, okurken ağız sulandıran çeşitler yar alıyordu. FİYATLAR OLDUKÇA UYGUN Ana yemeklere gelince: Bonfilenin Porçini mantarlısı, Gorgonzola peynirlisi, dömi glas soslusu, Milano usulü piliç şnitzel, dana pirzola, yanında patlıcanlı risotto ile sunulan kuzu incik, sarımsak, mantar ve Chordonnay soslu piliç, karışık deniz ürünleri tabağı ile bu bölüm de göz dolduruyordu. Önce ortaya karışık bir pizza söyledik. İncecik altı ve zengin malzemesiyle kentin en başarılı pizzalarından biri geldi önümüze. Ardından yemeklerimizi ısmarladık. Arkadaşım yanında roka ve parmesan peyniri ile sunulan ahtapot carpaccio, ardından da krema ve taze domates sosla lezzetlendirilmiş somonlu tagliatelli ısmarladı. Ben de pane edilmiş keçi peynirli karışık Akdeniz yeşillikleri, ardından da patlıcanlı risotto eşliğinde kuzu incik söyledim. Birer kadeh de şarap getirttik. Bebek Koyunun baş döndürücü manzarası eşliğinde, yumuşak yastıklara gömülüp yediğim yemek bana dünyanın en lezzetli ziyafeti gibi geldi. Kuşkusuz tek neden manzara değildi. Çevremi saran huzur ortamında yemeklerin kalitesi, garsonların yakın ilgisi ve bir kadeh şarabın da etkisi vardı. Fiyatları oldukça makul bu restoran kentin aşırı temposundan bunalanlar için en iyi birkaç adresten biri. Beğendiklerim: Cennetten bir köşe diyebileceğim Bebek Koyunun tam ortasında yer alan bu restoranın geniş ve ferah terasında oturup olağanüstü manzaraya karşı birbirinden lezzetli yemekleri tatmak bir İstanbul ayrıcalığı. Beğenmediklerim: Bebek ve Arnavutköy otopark açısından tam bir felaket. Buralarda açılan yeni mekânlar yüzünden park etme olanağı kalmadı. Neyse son anda restoranın valesi beni gördü de arabamı bırakabildim. Mutfak **** Servis **** Ambians **** Il Porto Cevdet Paşa Cd. No: 58, D. 1, Bebek Tel: (0212) 287 95 38
Bebek Koyuna hakim muhteşem Boğaz manzarasıyla Il Porto
Sonraki Makale Galata Muhallebicisi
Bülent AYDIN
2005 yılında kurulan Etkin Patent ve ensonmoda.com kurucusu olup, 17 yıldır Yurtiçi/Yurtdışı şahıs ve şirketlere marka, patent, tasarım başvuru, tescil ve danışmanlık hizmetleri vermesinin yanı sıra ensonmoda.com, enyenimoda.com vb. moda bloglarında yöneticilik yapmaktadır. Ayrıca, marka şehir proje kapsamında patent, web tasarım, emlak, OSGB hizmet alanlarında, kendisi ve sahibi olduğu Etkin Patent nam ve hesabına 2014 yılında 210 adet yeni marka geliştirmiş ve bu markaların her birine özel hazırlanmış web sayfaları ve sosyal medya hesaplarıyla halen aktif olarak hizmet vermektedir.