Aralarında Laila, Buz, Sortie ve It’s A Joke’un da bulunduğu pek çok eğlence mekanını tasarlayan mimar Mahmut Anlar: “Her müessesenin bir karakteri vardır. Birisi geldiğinde hemen anlarım onunla çalışıp çalışmayacağımı. Anlaşamadığım, kol kola giremeyeceğim birinin mekanını tasarlayamam”
Vogue, Laila, Buz, Havana, Anjelique, Salomanje, Wanna, Sortie, Mikla, Erguvan, The Marmara Pera, Num Num, It’s A Joke, Longtable, W Hotel… Bunlar İstanbul’un son yıllarda en çok konuşulan, en popüler mekanları. Yalnızca bu kentte yaşayanlar için değil, İstanbul’u ziyaret eden herkes için revaçta yerler üstelik. Peki ortak noktaları nedir ki arka arkaya saydık bu isimleri? Bu mekanları yaratan mimar Mahmut Anlar tabii ki. Belli ki bir sırrı var Anlar’ın; gezmeyi, eğlenmeyi seven insanların beklentilerini çözmüş, attığını vuruyor! Belki de biri Kazablanka, Kristal gibi bir dönemin en ünlü gazinolarınınsahibi, diğeri karikatürist iki dedesinin sentezi olmasındadır sır. Sormak gerek diye düşünüp buluştuk Anlar ile… Mimar deyince gözünüzün önünde nasıl biri canlanıyor? Le Corbusier gibi papyonlu, yuvarlak gözlüklü biri mi; fitilli kadife ceketli, elinde T cetveliyle gezen biri mi? Mahmut Anlar ikisi de değil. Beyaz gömlek, blucin, spor ayakkabılarla hayatın hızına ayak uyduran bir mimar var karşımda. Zaten mimari, Anlar’ın içinde taşıdığı kimliklerden biri yalnızca. Kısa süre içinde diğer kimliklere de geçiş yapmayı planlıyor. Hangileri olduğunu öğrenmek için söyleşiyi okumalısınız.
Bugün en revaçta olan restoran ve gece kulüplerinin tasarımları sizin elinizden çıkıyor. Bu başarının ilk adımı neydi?
1991’de Körfez Savaşı sırasında herkes işini kapatırken biz Yeşim Coşkun ile birlikte deli cesareti gösterip Geomim’i kurduk. İlk dönemler konut projeleri yapıyorduk. Sonra bir arkadaşımız sayesinde Alkent Hillside’ın o zamanki genel müdürü Muzaffer Yıldırım ile tanıştık. Ve kulübün resepsiyon bankolarını yaparak başladık. Sonra bizden Hillside’ın Alkent’teki spor salonunun tümünü yenilememizi istediler. Alarko ile işbirliğimiz Mustafa Toner’in yarattığı Pasha’da değişiklikler yaparak devam etti. Oradan gelen referansla da 1996’da Vogue’u yaparak “kirli” hayata adımımızı attık.
Neden kirli?
Bu tip mekanlar yapıyorsanız, aynı zamanda gece hayatı, hızlı bir tempo gerekiyor. Yeşim çok daha sakin bir hayatı tercih etti. 2000’de ortaklığa son verdik ama hâlâ hayatımdaki en önemli insanlardan biri.
Geomim’in anlamı nedir?Geometrik mimarlık. Mimarlığın temelinde çok önemli bir kısım geometridir. Aslında biz Mahmut Anlar-Yeşim Coşkun olmak istiyorduk. Fakat şirket ismi gerekiyor dediler, son iki saatte bulduk bunu. Açıkçası pek önemsemedik o anda ama hata etmişiz. Değiştirmek istiyorum şimdi, daha çarpıcı bir isim bulacağım.“BuzSafran’ı yaparken hayatımın en güzel yazını yaşadım”
Mekanları tasarlarken size ne ilham veriyor?Mekanın kendisi, ruhu… Kimin oturacağını bilmediğim bir sandalye tasarlayamam. Aslında mekanlarda çıkış noktam da ya bir konu olur ya da bir şahıs… Söz gelimi BuzSafran’ı yaparken çıkış noktam Cicciolina’ydı. Beyaz elbisesiyle masum bir görüntü ama bir porno yıldızı. Bodrum’da Tampa’yı yaparken Bo Derek’ın “10” filminden yola çıktım. Çok duru bir güzellik, abartısız ama abiye bir izlenim yaratır. Tampa, hiç ayna kullanmadığım tek projemdir. Eski Bodrum’u anlamak için yaptığım sohbetlerde keşfettim ki Bodrum’da insanlar gerçeklerini görmek istemiyor. Ben de göstermek istemedim.
Ayna vazgeçilmez bir malzeme midir sizin için?Ben hiçbir şeyi sebepsiz yapmam. Her objenin, her çizginin mutlaka bir açıklaması vardır. Dünyayı var kılan tek unsur, insanların birbirleriyle ilişkileri bence. Bir araya gelmelerinde en önemli faktör de kendi görüntülerine duydukları güven. Ayna da bunu sağlıyor. Bu biraz ruhani bir açıklama oldu, kabul. Teknik anlamda da mekanı daha derin ve büyük gösterdiği için kullanıyorum.
Her mekanda kullandığınız bir malzeme var mı?İnsan hislerinden çıkmayan hiçbir projem yok. Yoksa bir bakıyorsun tahta ön plana çıkıyor, bir bakıyorsun metal… Süreç içinde yıllardır sevdiğin bir şeyden nefret etmeye başlıyorsun. Aslında bütün dizaynlar güzel ya da çirkindir. Hangi ruh halinle baktığındır mesele…
Proje geldiğinde ilk neyi düşünürsünüz?Konsepti. Oraya giden insanın kendini nasıl bir mekanda hissedeceğidir meselem. Ruh satıyoruz biz orada.
Yaptığınız işin başarısını nasıl ölçüyorsunuz?
Övgüler çok hoşuma gidiyor ama baz değildir. Başarı bence o mekanın ticari sonuçlarıdır, dolmasıdır. Uzun seneler sürmesi, iş yapması başarıyı simgeliyor bence.
Diyelim ki gece kulübü açacağım ve size yaptırmak istiyorum. Nasıl karar verirsiniz birlikte çalışmaya?
Her müessesenin bir karakteri vardır. Kokoreççi dahil… Ne yapmak istediğini anlattığında o insanla çalışıp çalışmayacağımı hemen anlarım. Araya çaktırmadan başka temalar da sokarım konuşurken. Önemli olan şu; becerebilecek mi? Bana verilen konsepti yaparım ama mekanın sahibi yaşatmayı beceremeyecekse olmaz. Ben aşkı sağlarım. Evliliğe götüren, müesseselerin kendileridir.
Mekan sahibinin dünya görüşü önemli midir?
Tabii ki. Anlaşamadığım, kol kola giremeyeceğim birinin mekanını tasarlayamam. Başarı bileşik kaplar gibidir, sular hep aynı seviyede durur. Dekorasyonu, servisi, müziği, fiyat politikası aynı anda başarılı olmalı.
En eğlenerek yaptınız yer neresiydi?
BuzSafran. Hiçbir şekilde yazlık olmaz denilen, çay bahçesi gibi bir yeri müthiş bir kulüp yaptık. Sıcak silikonlarla Ajda Pekkan’dan “Atlı Karınca”yı dinleyerek inciler yapıştırdık duvarlara. Hayatımın en güzel yazıdır.
Sık gider misiniz kendi yaptığınız mekanlara?
Hiç bırakmam, hep takipteyim. İhmalden dolayı kırık dökük bir şeyler varsa sinirlenirim. Ama insanlar gelmiş, sandalyeyi başka yere koymuş, masayı çevirmiş, hiç dert etmem. Öldürmez o değişiklikler.
“Mimar doğdum diye bir şey yok. Tiyatrocu olmak isterdim mesela”
İstanbul gitgide yanlış yapılanmanın kurbanı oluyor. Bir mimar olarak bu şehirde yaşamak eziyet mi?
Bazen o yanlışları görmüyorum açıkçası. Belli bir eğitimden, deneyimden geçtikten sonra göz görüyor. Ama öncesi de var. Ben 23 yaşında mezun oldum mimarlık fakültesinden, ondan öncesindeki Mahmut ne oldu? O Mahmut bir balıkçıda çok sevdiği bir arkadaşıyla yemek yerken arkadaki çirkin yapıyı görmüyordu. Sürekli mimar gözüyle yaşarsan çok mutsuz ve sıkıcı bir hayatın olur. O yüzden de karar verdim, belli bir süre içinde başka meslekleri denemek istiyorum.