Uzun yaşamanın sırlarını insanoğlu yıllardır arıyor. Bilim adamları çalışıyor, bu uğurda dünyayı dolaşıyor, çeşitli kültürlerden insanları inceliyor. Ortaya çıkan sonuçlar çarpıcı… Sağlıklı beslenmenin yanı sıra anahtarlardan biri de stres kontrolünü sağlayabilmek ve uyumlu olabilmekte. Hem uzun ve kaliteli yaşamanın sırlarını hem de kadınların avantajlarının sebeplerini sorduğumuz Prof. Dr. Müftüoğlu yaşam sanatını bir ders gibi değil de, sohbet eder gibi anlatıyor…
Araştırmalara göre kadınlar erkeklerden daha uzun yaşıyor. Bunun toplumsal bir sebebi var mı?
Ülkeler ne kadar geri kalmışsa, kadınların erkeklere attıkları fark o kadar artıyor. Hindistan, Bangladeş’te yani sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanılmadığı ya da yaşam koşullarının iyi olmadığı yerlerde bu fark daha fazla. Ukrayna’da 14 yıla yakın bir fark var. Türkiye’de de ortalama ömür kadınlarda 72, erkeklerde 68 yaş. Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllarda kadınlar ortalama 52, erkekler 48 yaşına kadar yaşıyordu.
Kadınların özellikleri de buna etken midir?
Kadınlar, üretme fonksiyonundan sorumlu olan temel canlı. Kadın ayda bir kere yumurta yapıyor, erkek bir defasında 120 bin civarında sperm üretebiliyor. Kadın erkek birleşmesinde bir yumurta ortalama 8-10 sperm tarafından döllenmeye çalışılıyor. Kadının hayatta kalma şansı doğal olarak destekleniyor. Her ay yenilenmeleriyle bağlantılı hormonal olarak da daha şanslılar. Hamile kalmak ve doğurmak, neredeyse hücre aşısı gibi etki yapıyor. Kadınların inanç dünyaları daha samimi; içtenliği daha dengeli, kaypaklığı daha az.
EŞİ DOKTORA GÖTÜRÜYOR
Bizim ülkemizde erkekler hastalandığında onu eşi doktora götürür. Bu da bilinç farklılığı mıdır?
Tabii, kadınların farkındalıkları erkeklerden daha yüksek, sağlıklarına 25-30’lu yaşlardan itibaren daha çok özen göstermeye başlıyorlar. Erkekler hastalandıktan sonra kadınlar onları hastaneye götürüyor. Kadınların korumalı olduğunu da hesaba katmalıyız. Örneğin çalışmayan kadınlar iş kazalarına, çevresel kazalara maruz kalmıyor.
Ruhsal dünyamıza özen göstermemiz gelecekte yaşayacağımız sağlık sorunlarını öteleyebilir mi?
Kadınların psikolojileri daha sağlam. Kadınlar ilişkilerini daha uzun sürdürürler. İlkokul arkadaşlarıyla halen görüşebilen kaç tane erkek sayabilirsiniz? İnsanların hayat kalitelerinde en önemli beceri beden, ruh bütünleşmesinin sağlamlığıdır. Tıpta bir taraftan bedenin bütünleşmesini, bir taraftan modern ve geleneksel tıp bütünleşmesini sağlayan bir yeni tıp oluşuyor. Entegratif tıp (bütünleyici tıp) denilen bu yeni tıpta akıl, beden, ruh işbirliği temel olarak algılanıyor. Gün geliyor ki bedensel sorunlar ruhsal sorunlara yol açıyor. Bazen de ruhsal sorunlar bedensel sorunlara davetiye çıkarıyor.
Sağlıklı yaşama kararı almayı, neden hayata dair bir meydan okuma olarak ifade ediyorsunuz? Bu meydan okumanın belli bir zamanı, yaşı var mıdır?
Hiçbir zaman erken veya geç değildir. 7 yaşında da 70 yaşında da bu kararı alırsanız, size geri döner. Burada önemli olan şey şudur: Vücudun temel olarak yaşadığı üç süreç var: Birincisi yapılanma süreci, ikincisi onu koruma süreci, üçüncü yıpranma ve sonlanma süreci. Bu her canlı için böyledir ve bir çan eğrisi çizer. Bu çan eğrisinin çıkışına fazla yatırım yaparsanız, iniş çok yavaşlar. Ortalama yaşam süresi uzuyor ama bebeklik süreci uzamıyor. Örneğin 7 yaşına gelen çocuğunuz hâlâ ‘agu agu’ desin istemiyoruz. Ama 70 yaşına geldiğimizde hâlâ cinselliğin devam etmesini istiyoruz.
OKULLARDA DERS OLMALI
Gençlere ne tavsiye ediyorsunuz?
Aslında bizim vermemiz gereken mesajı devletin eğitimde vermesi lazım. Dünya bugün okullara ‘iyi yaşama’ derslerinin konulmasını tartışıyor. Bizim de bunu yapmamız lazım. Kurbağanın sindirim sisteminden daha çok, bağırsaklarımızın nasıl çalıştığı, dalağın karnın sağında mı, solunda mı yer aldığı lazım bize… Bugün bedenlerine yapacakları hizmetin yaşlılık süresini uzatacağını anlatmalıyız.
Genetik olarak bizimle var olan hastalıkları ertelememiz mümkün mü?
Bizim alınyazısı dediğimiz şey aslında bilgimiz büyüdükçe küçülen şeydir. Alın yazısı cahil toplumlarda büyüktür, gelişmiş toplumlarda küçük. Mutlaka genetik kodlarımızda emredileni yaşarız. Ama bunu ertelemek bizim elimizde. Siz 70 yaşındaki annenize zatürree aşısı yaptırırsanız, onun bu yıl pnömokok zatürree olma ihtimali sıfıra iner, bundan ölme ihtimali de kalmaz. Ama yaptırmazsanız basit grip enfeksiyonu zatürreeye çevrilebilir, o da hayatını kaybedebilir.
İnsanlar hangi anahtarlarla sağlıklı yaşamın kapılarını aralayabilirler…
Bence 4 anahtar var. İyi beslenmek; iyi, kaliteli bir uyku; aktif ve hareketli bir yaşam; stres kontrolü… Bunları daha da süsleyebilirsiniz. Nasıl daha iyi ve daha keyifli yaşarız; nasıl daha uzun ve sağlıklı yaşarız sorusunun cevabı 1000 maddeden oluşabilir. Sağlık riski testlerinden zamanında geçmek, koruyucu tıp yöntemlerinden yararlanmak gerekir.
Toplumda “sağlıklı beslenme, damak tadından uzaktır” şeklinde bir algı da oluşmaya başladı. İnsanları hayvanlardan ayıran temel özellik yiyeceklerinde lezzet aramasıdır. Koku, lezzetin yüzde 70’ini belirler. Önemli olan insanların yeterli ve dengeli beslenmeleridir.
Tıptaki gelişmeler de sağlıklı ve uzun yaşamanın anahtarını taşıyor mu?
Sağlıklı ve uzun yaşamak istiyorsak koruyucu tıbba ağırlık vermek durumundayız. Sadece antibiyotiklerin keşfi, ortalama insan ömründe 10-15 yıllık uzama yaptı. Aşıların fazla tartışılmasını uygun bulmuyorum ben. Rahim ağzı kanserinin, zatürree aşısının, pnömokok aşısının etkinliğini tartışmak gerekmiyor. Şu mesajı vermek isterim: Ben grip aşısı oluyorum. Anneme zatürree aşısı yaptırdım. Genç bir kızım olsaydı, rahim ağzı kanseri aşısı yaptırırdım.
Dua etmek huzur veriyor
İnsanlar rahatlayabilmek için kendi kültürlerinden araçlar mı bulmalılar?
İnsanlar Hindistan’a, Tibet’e gidiyorlar. Kendi kültürünüzde olmayan çözümler çok fazla işe yaramazlar. Ben meditasyona, yogaya karşı değilim. Ama bizim kültürümüzde meditasyon, yoga çok yok. Kültürümüzde dua var. O dualar yeterince insanlara huzur veriyor. Kendi kültürünüze uygun rahatlama araçları bulursanız, o araçlarla daha çok ve etkili rahatlayabilirsiniz.
MEVLANA BAŞUCUMDA
Siz huzuru nasıl yakalıyorsunuz?
Mevlana felsefesinden etkileniyorum. Hakkında yazılan çok da etkilendiğim bir kitap var. Başucumda daima o kitap bulunur. Türkçe çevirisi Boyner Yayınları’ndan çıktı. ABD’de 1 numara oldu, uzun süre New York Times’ta best seller olarak yer aldı. Toksöz B. Karasu’nun ‘Huzurlu Yaşama Sanatı’ kitabı. Türkiye’de neden bu kadar az sattı, anlayabilmiş de değilim.
Brokoli yerine karnabahar
BangladeŞ’te doğan bir insanla Hollanda’da doğanın doğadan aldıkları, ruhsal alışverişleri farklıdır. Biz bilim adamlarının görevi, kendi kültürümüzle yoğunlaştırarak, alıştırarak insanlara bilgiyi sunmaktır. Bizim lahanamız dururken Brüksel lahanasının öne çıkarılmasına karşıyım. Niye karnabahar dururken brokoli yiyeyim? Tercüme kültürü, fast-food etkisi gibi insan bedenini bozar. Benim kültürümde baklava var. Ben neden baklavadan vazgeçeyim?
Türkan Yılmazer-Akşam