Fatih Akının İstanbul Hatırası filminde sesini duyduğumuzda olduğumuz yere çakılıp kalmıştık. Yorumu ve içtenliği bizi derinden sarsmıştı… Kalan Müzikten yayınlanan Keçe Kurdan (Kürt Kızı) ve Nüpel (Yeni Sayfa) isimli iki albümünün ardından Sony Müzike geçip Rewend (Göçebe) isimli yeni bir albüm yayınlayan Aynurla müzikal serüveninden Kürt açılımına kadar keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
– İstanbul Hatırası belgeselindeki performansınızla tanıdık ve sesinizden etkilendik… Müzik kariyeri serüveninin şimdi neresindesiniz?
Hala devam eden bir yoldayım, bu sefer ruhsal bir serüven. Bir göçebe gibi yoldayım. Görüyor, bakıyor, bambaşka yüreklere dokunuyorum.
– Albümün ismi de Rewend yani Göçebe…
İlk iki albüm Keçe Kurdan (Kürt Kızı) ve Nüpel (Yeni Sayfa), ilk açtığım sayfalardı. Rewend ise bu sayfaların devam ettiğini gösteren bir çalışma. Bir önceki albümden bu yana 4 sene geçti. O süreçte konserler oldu, festivallere katıldım, başka müzisyenlerle ortak çalışmalar yaptım. Dünyanın birçok yerinde farklı müzisyenlerle birlikte farklı kültür ve duygularla buluştum. Yeni bir albüm yapmak için birikim gerekir. Evet, doğduğum yerden besleniyorum ama gittiğim yerlerden de beslenmeye devam ediyorum. Her gittiğin yerden yeni bir şey alıp oraya kendinden bir şey bırakıyorsun. Bir taraftan hiçbir yere ait olmadığını, bir taraftan her yere ait olduğunu görüyorsun. Tam bir göçebelik bu; hem ait, hem ait değilsin. Küçülen dünyada, mekansızlık hissini yaşıyorsun. İşte yeni albüm, bu süreçleri yaşarken oluştu.
– Fatih Akının Hasankeyfte klip çektiği açılış şarkısı Rewend de bu hislerle yazıldı değil mi?
Rewend, benim yazdığım bir şarkı. Kengere sormuşlar: Vatanın nere? Demiş ki: Rüzgar beni nereye savurursa orası… Ben de kendimi böyle gördüm. Dersimde doğdum, büyüdüm ama ortak duyguları paylaştığım kişilerin doğduğum yer dışında da olduğunu gördüm. Doğduğum yerden bir öz almışım ama onun üzerine öğrendiklerinde de senin.
– Tunceliden çıkıp Elazığ, İstanbul ve Şiliden Avustralyaya kadar tüm dünyaya uzanan bir hikaye sizinki. Nereden nereye dediğiniz oluyor mu?
İnsanın istediği şeylerin yavaş yavaş olması kişiyi rahatlatıp özgür kılıyor. Kendi coğrafyan dışında başka yerlerde, başka insanlara hitap etmek, dinlenip değer görmek insanın kendine olan güvenini güçlendiriyor. Kendimi şanslı hissediyorum. Daha geniş bir pencereden bakmayı, paylaşımı, birliği öğreniyorsun. Kendin dışındakilerin de uzak olmadığını öğrenince, birçok anahtarın oluyor kapıyı açan. Bunlar da müziğine pozitif olarak dönüyor.
– Sesinizin bu kadar büyük bir etki yaratacağını tahmin ediyor muydunuz?
Bu kadarını tahmin etmek zordu çünkü Kürt müziği yapıyorsunuz. Bu kadar sevilip sahiplenilmek şaşırtıyor insanı, özellikle yurtdışında…
JOHNNY DEPPİN SÖZLERİ BENİ ÇOK ETKİLEDİ
– Küstendorf Film ve Müzik Festivalinde söylediğinizde dinleyiciler arasında Johnny Depp de vardı…
Popüler bir müzik yapmazken bu kadar ilgi görmek çok mutlu etti beni. Johnny Deppin gelip dinlemesi, sonrasında Çok özel bir sesin var, sesinin etkisini farkında mısın? demesi… Bütün bunlar çok başka hislerdi. Kendine dönüyor ve yaptığın işler üzerine daha çok düşünüyorsun.
– Hiç, yanlış anlaşılmaktan tedirginlik duydunuz mu?
Tek endişem sahnede iyi müzik yapamamak. Hepimiz insanız, müzik dışında gündelik hayatta olanlara da yoğunlaşabiliyorsun. Tek tedirginliğim müzik dışında olanlar sebebiyle müzikten kopmak. Arınarak yoğunlaşmak gerek müziğe… Bundan 6 yıl önce ilk albümü yaptığımda var olan şeyler hala değişmiş değil.
– Gündelik hayattaki şeylerden mi bahsediyorsunuz?
Evet. Yaşadığın ülkeden dünyada yaşanan sorunlardan. Bunlara duyarsız kalmak, Bana ne? deyip geçmek mümkün mü? Böyle dersen sanatıma katkı yapamam, dünyadan besleniyorum.
– Kalan Müzikten ayrılıp Sonye geçme sebebiniz dünya çapında bir şirketle çalışmak için miydi?
Sony bir dünya şirketi. Konserlerimi Türkiye dışında dünyanın birçok yerinde veriyorum. Konser verdiğim yerlerde insanlar bana ulaşmaya, CDlerimi almaya çalışıyorlar. Latin Amerikadan, Balkanlardan arayıp CDlerimi istiyorlar. Bu taleplere ancak bu şekilde cevap verebilirim. İKSVnin konser salonunda albüm tanıtım konseri olacak. Daha çok konser vereyim, mesela Harbiye Açıkhavada sahneye çıkmak, o duyguyu yaşamak isterim.
KÜRT AÇILIMI TAM AÇILSA!
– Kürt açılımı, Roman açılımı derken arka arkaya açılım tartışmaları oluyor. Ne düşünüyorsunuz?
Açılımlar devam ediyor ama açılım olarak kalmasa, içi dolsa. Açılmışken tam açılsa, 10, 20 yıllar daha sürmese… Biraz fedakarlık yapmak, elini taşın altına koymak gerek. Bu savaş ve şiddet ötekileştirme ortamı yaratıyor. Oysa 2010 yılındayız. Bunları değil, bu ülkenin kültürel değerleri ve güzelliklerini dışarı duyurmalıyız. Olanlar önümüze perde koyuyor. Her iki taraf da kaygılardan uzak olmalı, birileri böyle bir başlangıç yapmışsa diretmeli. Bu sadece Kürt, Ermeni, Alevi sorunu değil, bu ülkede yaşayan tüm halkların sorunudur.
– Kürt tarafından bakınca, taşın altına elini koymak durumunu nasıl yorumluyorsunuz?
Kürtler de bu acılardan yoruldu… Gözaltında, işkencede çocuklarını kaybedenler oldu. Bu acıları Türkler de yaşadı, acılar hep karşılıklı oldu. Kürtler açılım konusunda ilk başta heyecanlandılar ama ortada bir güvensizlik durumu da var. Bir tarafta demokratik açılım diğer yanda yasaklar, şiddet. Tartışmaktansa kucaklayıcı olmak gerek.
– TRT Şeş konusunda fikriniz nedir?
Bunlar pozitif ve güzel adımlar. Ama bir yanda yasak kalktı derken diğer yanda Kürtçe sahneler, müzik yapanlar yasaklanıyor başka bir yerde de. Bunlar hala yerimizde saydığımızı gösteriyor.
– Rojin, daha bir popüler figür olarak göz önünde…
Rojinin düşüncelerini bilmiyorum. Ama o da Kürt kimliğiyle ortada. Popüler olması çok şey değiştirmiyor. Bizler her zaman sanatçı yönümüzle yaklaşmalı, gerçeği görünce söylemeliyiz ki samimiyetimiz olsun.
Fatih Akınla çalışırken kendimi rahat hissediyorum
– Bir dünya müzisyeni olarak kendinizi en iyi nerede hissediyorsunuz?
Fatih