Vatandaşlığı Bakanlar Kurulu kararıyla iade edilen Şair Nâzım Hikmet’i yakından tanımaya veya onunla ilgili bilgilerinizi tazelemeye ne dersiniz? Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kurulduğu yıllardan, çağına ve çağımıza seslendiği şiirlerinde 7’den 70’e herkesin kalbine taht kuran Nâzım, dizeleriyle olduğu kadar hayatıyla da gerçek bir fenomen oldu.Nâzım Hikmet’in 58 yıl sonra vatandaşlığa iadesi pek çok kişide sevinç yerine bir burukluk yarattı. Nâzım Hikmet sadece Türkçe’nin değil dünya şiirinin en büyük şairlerindendi. Ama hapislerde çürütüldü. 17 yıl hapis yattı. Askeri bir öğrenci şiirlerini okuduğu için “askeri isyana teşvik”le suçlandı. Açlık grevine yattı. Hapisten çıktığında da polisler peşini bırakmadı, sürekli izlendi. Çürük raporuna rağmen, 35 yaşında askere alınmak istendi. Hastaydı; kalp ve karaciğer yetmezliği vardı. Dahası Sabahattin Ali’ye biçilen sonun (ıssız bir yerde öldürülmek) kendisi için de planlandığına dair duyumlar alıyordu. Bunun üzerine bir deniz motoru ile ülkeden kaçmıştı.Tabii hemen sonrasında da Nâzım vatandaşlıktan çıkarıldı. Nâzım dendiğinde akla ilk gelen “vatandaşlıktan çıkarılması” oldu. Sanırım bunun yerini şimdi “vatandaşlığa iadesi” alacak. Nâzım’ın hayatını bize çok şey öğretecektir. Çünkü onun hikayesi, dramların yanı sıra son derece ilginç, çarpıcı olay ve kişilerle doludur. Bu konuda başvurulacak en iyi kaynak kitaplardan biri Asım Bezirci’nin Nâzım Hikmet biyografisi ve yakın arkadaşı Vâlâ Nurettin’in anılarıdır. İşte o kitaplardan Nâzım…Köklü bir aileden gelmiştiNâzım Hikmet köklü bir ailedendi. Babası Hikmet Nâzım Bey, Dışişleri görevlisiydi. İyi Fransızca bilen, özgürlükçü biriydi. Annesi Ayşe Celile Hanım ise dilci Enver Paşa ile Leylâ Hanım’ın kızıydı. Leylâ Hanım Alman kökenli Mehmet Ali Paşa’nın (Ali Fuat Cebesoy’un da dedesi) kızıydı. Enver Paşa’nın babası ise Polonyalı Hıristiyan Türklerden Mustafa Celâlettin Paşa’ydı ki ilk adı Konstantin Borjenski’ydi. Celile Hanım çok iyi eğitim görmüştü. Fransızcayı Baudealire’in şiirlerini aslından okuyacak kadar iyi bilirdi. Dahası, resim yapar, piyano çalardı. (Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi, 2001 yılında şairliğinin yanı sıra ressam da olan Nâzım ve annesi Celile Hanım’ın tablolarından bir sergi düzenlemişti.)Annesi, öğretmeni Yahya Kemal’e aşıktı962 okul numarasıyla Heybeliada Mektebi’nde okurken öğretmeni Şair Yahya Kemal’di. Ünlü şairin Nâzım’la yakınlığı bununla sınırlı değildi. Annesi Celile Hanım’a aşıktı. Hatta ilişkileri olduğu bile konuşulurdu. Hikmet Bey söylentileri duyunca çok bozuldu. Hıncını almak için çapkınlığa kalkışınca da Celile Hanım ondan ayrıldı. Boşanmadan sonra Celile Hanım’a ‘Cânân’ diye seslenen, evlenmek isteyen, ona “Telaki, Erenköy’de Bahar, Bir Tepeden” gibi aşk şiirleri yazan Yahya Kemal sözünde durmadı. Celile Hanım Paris’e resim eğitimine gitti.Nâzım Hikmet’in babası Hikmet Bey’in ölümü ise son derece ilginçti. 1932 Mart’ında Hikmet Bey’i köpek ısırdı ve o da kuduz aşısı oldu. Hastaneden dönerken karşıdan gelen arabadan kaçmak için başını duvara çarptı. Yaralandı, tetanoz olmamak için tekrar aşı oldu. Ve bunun üzerine de öldu çünkü iki aşı üst üste yapılmıyordu. Nâzım Hikmet’in şiir yeteneğini ilk görenlerden biri Yahya Kemal’dir. Nâzım’ın “Samiye’nin Kedisi” (Kız kardeşi) şiirini okuyunca şöyle der; “Sen bu uyuz, pis kediyi böyle övmesini biliyorsun, şair olacaksın.” Nitekim Yahya Kemal, Nâzım’ın 1918’de Yeni Mecmua dergisinde yayımlanan ilk şiirini “Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar mı?”yı gözden geçirmişti.Milli mücadele için gizlice İnebolu’ya gitti1920’de, İstanbul işgal altındayken direniş şiirleri yazdı. 1 Ocak 1921’de Yeni Dünya isimli vapurla gizlice İnebolu’ya (Kastamonu), oradan da Vâlâ Nurettin ile Ankara’ya vardı. Görevleri İstanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran şiirler yazmaktı. İsmail Fazıl Paşa, onları Mustafa Kemal’e takdim etti. Vâlâ Nurettin, bu karşılaşmayı şöyle anlatır: “Basmakalıp laflara ihtiyaç duymadan Mustafa Kemal, sadede girdi, ‘Bazı genç şairler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gayeli şiirler yazın’ dedi. Daha da konuşacaktı. Fakat bir telgraf getirdiler. Paşa göz atınca telgrafla ilgilendi.” Nâzım Hikmet’in geçinmek için pek çok iş yapar. İpek Film’de senaryo yazarlığı, dublaj, rol dağıtıcılığı yaptı. Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Karım Beni Aldatırsa, Cici Berber, Söz Bir Allah Bir, Tosun Paşa, Kahveci Güzeli filmlerinin senaryoları Nâzım Hikmet’e aittir. Geçirdiği zatülcenpten ötürü, 17 Mayıs 1920’de, çürük raporu alan Nâzım Hikmet’in hastalık yakasını hiç bırakmaz. Bursa Cezaevi’ndeyken revir aşçısı Yakup Yıldırım, beslenmesine dikkat ettiğini anlatır: “Hastaydı. Yediği yemekler: Ispanak ve kökünden haşlanmış salata, limonlanmış. Hapishanenin bahçesinde hindiba toplardık. Salata yapardık. Taze kabak salatası, patates salatası, çorba.. Benzer perhiz yemekleri yerdi…”Şiiri okunur ve Nâzım tutuklanırNâzım Hikmet’in vatandaşlıktan atılmasına kadar uzanan süreç Harp Okulu olayı ile başlar. Her şey, hayranı olduğunu söyleyen Ömer Deniz adında bir Kara Harp Okulu öğrencisinin Nâzım’ı ziyaret etmesi ile başlar. Nâzım, çocuğun polis olduğundan işkillenip başından savar. Ardından da Emniyet’i arayarak: ‘Şimdi de askeri elbiseyle çıkıyorsunuz karşıma, yapmayın’ der. Çok geçmeden (17 Ocak 1938) polislerce tutuklanır ve 29 Mart 1938’de “askeri kişileri üstlerine karşı isyana teşvik” suçuyla 15 yıl hapse mahkûm edilir. Çünkü Harp Okulları’nda yapılan aramada, aralarında Ömer Deniz’in de olduğu, bazı öğrencilerin Nazım Hikmet’in şiirlerini okudukları öğrenilmiştir! Nazım onları örgütlemektedir!Mektubu Atatürk’e ulaşmadıNâzım Hikmet, bunun üzerine Atatürk’e, şu mektubu yazar: “Türk ordusunu ‘isyana teşvik ettiğim iddiasıyla’ 15 ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasını ‘isyana teşvik etmekle’ töhmetlendiriliyorum. Türk inkılabı ve senin adına ant içerim ki suçsuzum… Kör değilim ve senin yaptığın her ileri dev hamleyi anlayabilen bir kafam ve yurdumu seven bir yüreğim var. Askeri isyana teşvik etmedim. Yurdumun ve inkılapçı senin karşında alnım açıktır. Yüksek askeri makamlar, devlet ve adalet, küçük bürokrat gizli rejim düşmanlarınca aldatılıyor. Senin eserine ve sana aziz olan Türk diline inanmış bir şairiyim. Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin. Kemalizmden ve senden adalet istiyorum. Türk inkılabı ve senin adına ant içerim ki suçsuzum.” Bu mektup Ali Fuat Cebesoy’un çabaları ile Dolmabahçe’ye ulaşır, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya teslim edilir ancak uygun zaman bulunamadığından Atatürk’e okunamaz!Boynunda levhayla dolaştıNâzım için 1949’da Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman yazılar yazar, girişimlerde bulunur. Nâzım da 8 Nisan 1950’da açlık gre
Mavi gözlü dev Aşk ve hüzünle örülü bir yaşam sürdü…
Previous ArticleOtelde balo sokakta parti var
Bülent AYDIN
2005 yılında kurulan Etkin Patent ve ensonmoda.com kurucusu olup, 17 yıldır Yurtiçi/Yurtdışı şahıs ve şirketlere marka, patent, tasarım başvuru, tescil ve danışmanlık hizmetleri vermesinin yanı sıra ensonmoda.com, enyenimoda.com vb. moda bloglarında yöneticilik yapmaktadır. Ayrıca, marka şehir proje kapsamında patent, web tasarım, emlak, OSGB hizmet alanlarında, kendisi ve sahibi olduğu Etkin Patent nam ve hesabına 2014 yılında 210 adet yeni marka geliştirmiş ve bu markaların her birine özel hazırlanmış web sayfaları ve sosyal medya hesaplarıyla halen aktif olarak hizmet vermektedir.