Ne olursa olsun bir narsistle birlikte olmak büyük bir çaba gerektirir ve yorucudur. Çünkü onları tek ilgilendiren şey kendilik değerlerini yükseltmektir. Bir yandan duygusal yakınlığı, mahremiyeti istemezler, diğer yandan çok kıskançtırlar ve sevgililerinin sahibi olmak isterler… Gerçek aşkı yaşayamazlar. Paris Hilton 2007 yılında ehliyetsiz araba kullanmak suçundan birkaç gün cezaevinde kalıp çıktıktan sonra, olgunlaşmış bir ses tonuyla basın mensuplarına şöyle söylemişti: “Durmadan beni izleyen bir sürü genç kızdan sayısız mektup aldım. Belli bir sorumluluğum olduğunu fark ettim. Bu nedenle bundan sonra iyi bir imaj çizmeye gayret edeceğim.” Bir ay sonra paparaziler tarafından sarhoş olarak fotoğraflandığında üzerinde kendi fotoğrafı basılı bir tişört vardı. İnsanın kendini sevmesi ruhsal sağlığı açısından çok önemlidir. Kim kendini sever ve olduğu gibi kabul eder, başkalarını da sevebilir. Bu anlamda Paris Hilton’un kendini sevmesini sağlıklı bir kendilik bilinci olarak kabul edebilirdik; eğer çeşitli basın organlarında çıkan konuşma ve söyleşilerinden kafasında kendinden başka hiçbir canlıya yer olmadığını öğrenmemiş olsaydık. Tanıştığınızda sizi etkileyen insanlardır narsistler. İlk bakışta çok çekicidirler. Çünkü modern dünyanın başarı ve değer olarak gördüğü her şey onlarda var gibidir. Para, karizma, espri gücü, karşısındakini etkileme kabiliyeti. Etrafındakilerinin sempatisini çok kısa zamanda kazanırlar. Ama onları yakından tanımaya başladığınızda, bu olumlu tablo değişmeye başlar. Başlangıçta büyüleyici bulduğunuz kişinin yalnızca kendinden, başarılarından bahsettiğini görür, başkalarının onayına ne kadar çok ihtiyaç duyduklarını fark edersiniz. Başkaları olmadan yaşayamazlar. Ne kadar iyi olduklarını onlara söyleyen birileri olmadan kendilerini bir hiç gibi hissederler. Ama bu bağımlılıklarını da büyüklenmeci bir havada yaşadıklarından, teşekkür etmek, minnettar olmak, karşılık olarak iltifatta bulunmak akıllarından dahi geçmez. Yalancı bir bağımlılık gibidir onlarınki. Olumlu yorumları haklarıymış gibi doğal karşılayıp, en ufak eleştiriye kızgınlık ve geri çekilmeyle tepki gösterirler. Büyüklenmeci tavırları doğrultusunda etraflarına suskunluktan bir duvar örüp adeta şu mesajı verirler: “Benim için bir şey ifade etmiyorsun, sana ihtiyacım yok!” Bu tip narsistler çoğunlukla erkeklerden çıkar ve büyüklenmecilik, kırılganlık, mesafelilik, empati yoksunluğu gibi özelliklerinden tanınırlar. Kendilerini başkalarının yerine koyup, duygularını anlama becerisi gösteremezler. Başka bir narsist tipse ilk bakışta fark edilmez. Çünkü ön sırada durmamaya özen gösterirler. Uyum sağlamaya çalışırlar. Başkalarının istek ve arzuları onlar için daha önemlidir, alttan alırlar ve ilişkide bulundakları insanı idealize edip, gözlerinde büyütürler. Karşılarındakini kontrol etme yöntemleridir aslında bu. Bağımlı narsist olarak tanımlayabileceğimiz bu tür narsistler kadınlar arasından daha çok çıkar. Ama bu alttan almacı tavır sadece görüntüdedir. Büyüklenmeci tavırları başka biçimde ortaya çıkar. Erkeklerinin kariyer basamaklarını hızla çıkmaları için ellerinden geleni yaparlar. Onların yükselmesi kendi önemlerinin artması anlamına gelir çünkü. Görünüşte kendilerini adamaları bir aldatmacadan ibarettir. İşler yolunda gitmediğinde gemiyi ilk terk eden onlardır. Ne olursa olsun bir narsistle birlikte olmak büyük bir çaba gerektirir ve yorucudur. Çünkü onları tek ilgilendiren şey kendilik değerlerini yükseltmektir. Bir yandan duygusal yakınlığı, mahremiyeti istemezler, diğer yandan çok kıskançtırlar ve sevgililerinin sahibi olmak isterler. Kendisinin sudaki yansımasına aşık olan Narkissos gibi onlar da gerçek aşkı yaşayamazlar. Çünkü gerçek aşk, ötekiyle ilgilenebilme, şefkat gösterebilme, dinleyebilme, teşekkür edebilme ve uzlaşabilme becerisi ister. Yani narsistlerin yapamadıklarını. Bir narsist ilişkide bulunduğu insan için önemli olan tarihleri bilmez, randevularını unutur, sevgilisinin ailesinin nasıl olduğunu merak etmez ve bir tartışma çıktığında kendilerini korumak için dikkat çekici bir biçimde suskunlaşır, adeta dilsizleşirler. Karşılarındakilerin ihtiyaçlarını karşılamak bir yana, ihtiyaçları olduğunu bile fark etmezler çoğu zaman. Kin tutarlar ve intikam almaya yönelik bir davranış biçimi geliştirirler. Rahatlık ve uzlaşmacı gibi görünen maskelerinin arkasında intikam planları yaparlar. Bütün bu karakter özellikleri göz önünde bulundurulduğunda söylenebilecek tek şey vardır: “Narsistlerden uzak durunuz!” Narsist biriyle girilecek ilişki en başından başarısız olmaya, mutsuzluk kaynağı olmaya mahkumdur. Bu nedenle en baştan narsist biriyle ilişkiye girmemek yapılabilecek en doğru şeydir. Ama herkes bir narsisti hemen tanıyabilecek psİkolojik bilgiye sahip olmadığına göre ne yapacağız? Bir narsistle birlikteysek ne yapabileceğimizi, onlarla kendimize en az zarar gelecek bir ilişkiyi nasıl sürdürebileceğimizi gelecek haftaki yazımda anlatacağım. Narsistik kişiklik yapısının psikolojik nedenleri Neredeyse bütün ruhsal sıkıntılar gibi narsizmin de kökeni çocukluktadır Fazla şımartma: Anne baba için çocukları en zeki, en başarılı çocuksa, söylediği yaptığı her şey büyük bir gururla kabul görüyorsa, çocuğun öğreneceği şey anne babanın sevgisini kazanmanın tek yolunun onların beklentileri doğrultusunda bir insan olmaktır. Bu tür anne babalar çocuklarıyla gurur duyup her yerde onların başarı hikâyelerini anlatırken, çoğunlukla çocuklarına karşı mesafeli ve soğukturlar. Bağımlılık: Bazı anne babalar çocuklarına hiçbir özgür alan bırakmaz, kendi başlarına karar almalarına izin vermezler. Kendi ihtiyaç ve isteklerinin, çocuklarının ihtiyaç ve isteklerine denk düştüğüne inanırlar. Çocuk kendi becerilerini, kendi ihtiyaç ve arzularını tanıma fırsatı bulamaz. Bu anlamda anne babaya, yani ötekine bağımlıdır. Hangisi olursa olsun sonuçta çocuk kimseye güvenemeyeceğini, korkularıyla başa çıkmada ve ihtiyaçlarını gidermede yalnız olduğunu öğrenir. Bilir ki ne yaparsa yapsın, anne babadan, yani ötekinden bir ses gelmeyecektir. Hayatta kalabilmek için düsturu şu olur: “Size de kimseye de ihtiyacım yok. Size güvenmiyorum!”
Psi.Dr. Alper Hasanoğlu/Vatan