Devrimcilik, Marx”ın deyişiyle "Zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanların" davasıydı önceleri. Sonra her şey para oldu; eğitim de, kültür de, sağlık da paralıydı artık. Ve Türkiye yeni bir kurumla tanıştı: Özel üniversite! Buraya gelen öğrenciler arasında farklı görüşten gençler vardı. Onlardan bazıları bazen aileden, bazen okudukları bir kitaptan, “devrimci” mücadelenin içine girdi. Özel üniversitelerin devrimcileriyle okullarında buluştuk, mikrofonu onların dertlerine ve ütopyalarına uzattık Özel üniversite güzel de, keşke paralı olmasa Türkiye”nin önde gelen özel üniversitelerinden Bilgi Üniversitesi”nin sosyalist öğrencileri, üniversitenin sağladığı örgütlenme özgürlüğünden faydalanıyor, ama iyi bir eğitimi sadece paralı gençlerin değil, herkesin hak ettiğini de vurguluyorlar Bilgi Üniversitesi”nde Sosyalist Düşünce Kulübü çevresinde toplanmış hukuk ve işletme fakültesinden genç öğrenciler. Bu kulübün üyeleri okulun en marjinal gruplarından biri olarak algılanıyorlar. Ergin, Emre, İdil, Akın, Tuna ve Doğa”nın hayata bakışları arkadaşlarından epey farklı. Bunun sebebi Bilgi Üniversitesi”nin ve belki de genel olarak vakıf üniversitelerinin yapısı. Türkiye”de liberal düşüncenin önde gelen entelektüellerine ev sahipliği yapan Bilgi Üniversitesi, bugüne dek hep özgürlükçü yapısını ön plana çıkardı. Üniversitenin sosyalist öğrencileri ise bu uyum ve dayanışma modelinin yanıltıcı olduğu görüşünde. Uyum öneren bir ideolojinin uyumsuzları onlar. Ama bundan zevk aldıkları da belli.DEVLET ÜNİVERSİTESİNDEN İYİ Kimi öğrenciler YÖK”ün ve lise öğretim programlarının kitaplarından, dayatmalarından kurtulup onlara İngiliz tarzı bir eğitim veren yeni okullarında gayet mutlu olurken, genç sosyalistler daha hazırlık sınıfından itibaren kendilerini rahatsız eden durumlarla karşılaşıyor: "Vietnam”la ilgili bir yazı oluyor, baştan sonra Amerikalıları mağdur gösterme çabasıyla yazıldığını insan hemen görüyor," diyorlar. Amerikan kültürü aynı zamanda “eritme potası” ideolojisi, yani farklılıkların bir ortak anlayış altında birlikte varolabileceklerini söylüyor. Türkiye Komünist Partisi”nin gençlik kolu Yurtsever Gençlik”e üye öğrenciler, solcuların her yerde örgütlenebileceği görüşündeler. 1 Mayıs gösterilerine birlikte gidiyor, parti için birlikte çalışıyorlar. Üniversitede saygınlık uyandırıyorlar, çünkü okula girişte kadın işçilerin çantalarının aranması gibi uygulamalara karşı çıkıyorlar.GERÇEK DEMOKRASİ Asıl istekleri, yaşadıkları özgürlüğün daha da artması, genel olarak toplumun her tarafına sinmiş mülkiyet ve sahiplenme duygularının ortadan kalkması ve kendilerine sunulan olanakların parası olsun olmasın, herkesçe paylaşılabilmesi. Peki Türkiye bu tür hizmetleri sağlayabilecek kadar zengin bir ülke mi? "Bu ülke en fazla parayı silah sanayiine harcıyor. Buna rağmen parası yok bu ülkenin diyorsanız bu harcamaları da meşrulaştırmış oluyorsunuz." Ülkedeki gelir adaletsizliğinin, birileri yüz binlerce dolar kazanırken ayda 400- 500 YTL”ye yaşamaya çalışanlara sadaka verdiğinde çözüleceğini düşünenleri saflıkla suçluyorlar. "Bir de fakirlerin minnettar kalmasını bekliyorlar, bu akıl almaz bir şey." Yabancı şirketlerin ve siyasetçilerin Türkiye”yle ilişkilerindeki tavır karşısında korumacı bir söyleme başvuruyorlar. Komplike düşüncelerle saflığını yitirmemiş, iddialı cümlelerinde çekici ve ürkütücü bir yan da olan gençlerin bazıları tam burslu okuyor. Ancak bunun düşünceleriyle ilişkilendirilmesini hiç istemiyorlar. Daha sonra konuştuğumuz, anarşizme yakın görüşlü öğrencilerin aksine, siyaseti üniversite dışında yapılacak bir şey olarak görmüyorlar. “68 KUŞAĞI YORUMU Siyaset onlara göre yaşamın ta kendisi. Daha önce solcu bir gazetenin görüşlerini çarpıtmış olmasından ise şikâyet ediyorlar. "İngilizce eğitim hakkında ne düşündüğümüzü sordular. Biz de taraftar olmadığımızı, kötü sonuçları olan bir uygulama olduğunu söyledik. Sonra görüşlerimizi “İnternet hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunun altına bastılar." Bir başka gazete ise fotoğraflarını basıp "Üniversitedeki provokatörler" başlığını kullanmış. Bu tür şeylere sinirlenmekle birlikte, belli ki kara koyun olmaktan ince bir zevk de alıyorlar. Bahçede siyasi sohbetler sürerken bir “abilerinin”, “68 kuşağının önde gelen devrimcilerinden Fahri Aral”ın odasına uğruyor, genç solcular hakkında ne düşündüğünü soruyoruz. Daha önce İletişim Yayınları”nın yayın yönetmenliğini yapan, şu anda Bilgi Üniversitesi Yayınları”nın başında olan Fahri Aral”ın Dolapdere kampusündeki odasının dışında ufak bir köprü var. Okulun iki binasını birbirine bağlayan köprü, bir gecekondunun önünden geçiyor; öyle ki, gecekondunun camından çıkıp okula girmek hiç de zor görünmüyor. Fahri Aral”a göre, tam da bu yüzden, solcuların özel veya devlet üniversitesinde faaliyet göstermelerinin çok bir önemi yok. "Özel ya da devlet üniversitelerindeki solcular" gibi tanımlamaları “yakıştırma” olarak tanımlayan Aral, "Sorunu ideolojik bir kimlik tanımlaması şeklinde alırsak, solcu her yerde solcudur," diyor. "Bunu dile getirme tarzında kendini gösteren farklılıklar için ayrıca “yer” tanımlamaları gerekmez. Savunulan şeyler her ortamda dile getirilmelidir." Bugünün sosyal koşulları içinde bu tür muhalif örgütlenmelerin özel üniversitelerde görülmesi güzel bir durum olmakla birlikte, devlet üniversitelerinin birçoğunda çok zor şartlar altında benzer bir ortamı sağlayan gençler de olduğunu hatırlatıyor Aral: "Şimdi şartlar çok değişik, gençlik bu anlamda bizim gibilerin kafalarındaki kalıplara uymuyor. Ama ben kendi payıma bu gençlikten çok umutluyum." Aral”a göre yeni solcu gençler, özgür ama şiddetin meşrulaşmadığı bir ortam istiyorlar, ideolojik donanımlarını ise daha güzel bir dünya özlemlerini şablonlaşmaya değil, yaratıcı ve dönüştürücü olma yönünde kullanmak istiyorlar. Onları “68 kuşağından farklı kılan özellikleri de bu. "Burada örgütlenmiş solcu arkadaşlar var, bazılarını da tanıyorum. İyi işler de yapıyorlar. Ama genel olarak eğitim sistemine, üniversiteye yönelik bir şeylerini görmedim. Yaşanan toplumsal gerçekliği ve değişimi hep eskiyle bağlantı kurarak değerlendiriyorlar sanki…" Aral son olarak çok ilginç bir anekdot aktarıyor: "Geçenlerde Deniz Gezmiş”le ilgili olarak katıldığım bir televizyon programının ertesinde, kantinde tanıştığım bir genç arkadaş, “Evet, Deniz”i tanıyan biri olarak iyi şeyler söylediniz… Ama sonunda onun bir arkadaşı olarak, nasıl AB”den yana olduğunuzu söylersiniz!" demez mi…" Belli ki Deniz Gezmiş devrimciliği ve AB projesi, en son bir gazetede “68 kuşağının ulusalcı olduğunu ve eski MHP”lilerin pekala ideal Türk devrimcileri de olabileceğini söyleyen bir yazının açtığı tartışmanın da gösterdiği gibi, kimileri için benzeşen, kimileri içinse asla yanyana gelemeyecek düşünceleri temsil ediyor.ÇALIŞANLAR İŞÇİ SINIFINDAN Ertesi gün, yine Dolapdere kampusunda, bu sefer kendilerine Random adını takmış olan bir grupla buluşuyoruz. Özel güvenlik görevlilerinin koruduğu kapıdan bizi içeri alırlarken, çalışanlarla aralarının çok iyi olduğu fark ediliyor. Grubun en eski üyelerinden Caner, "Mesela ben onları iktidarın sembolü olarak görmüyorum, işçi sınıfı olarak görüyorum, okulda çalışanlarla kurduğumuz ilişki de böyle," diyor. Koridorlarda yürürken selamlaştığı insanlara bakınca herkes Caner”in dostuymuş gibi geliyor; muhalif öğrencilerin çok geniş arkadaş çevreleri var. Ve bu arkadaşları belli bir ekonomik sınıfa ve dış görünüşe ind
Previous Articleİstanbul’un zengin semti Etiler’in Tepecik bölgesinde bir süredir afişli, kampanyalı bir protesto var
Next Article En yeni trend değiş-tokuş
Bülent AYDIN
2005 yılında kurulan Etkin Patent ve ensonmoda.com kurucusu olup, 17 yıldır Yurtiçi/Yurtdışı şahıs ve şirketlere marka, patent, tasarım başvuru, tescil ve danışmanlık hizmetleri vermesinin yanı sıra ensonmoda.com, enyenimoda.com vb. moda bloglarında yöneticilik yapmaktadır. Ayrıca, marka şehir proje kapsamında patent, web tasarım, emlak, OSGB hizmet alanlarında, kendisi ve sahibi olduğu Etkin Patent nam ve hesabına 2014 yılında 210 adet yeni marka geliştirmiş ve bu markaların her birine özel hazırlanmış web sayfaları ve sosyal medya hesaplarıyla halen aktif olarak hizmet vermektedir.