Paris’in vazgeçilmez brasserie’leri artık İstanbul’da yavaş yavaş kendini gösteriyor. Kendine has yemekleri ve içkileriyle bir alışkanlık haline gelmeye başlayan brasserie’lere şimdi bir yenisi daha eklendi: La Brise. Esen Hünal’ın aşçılığını üstlendiği Tünel’de bulunan La Brise şimdiden turistlerin akınına uğramaya başlamış bileParis’in vazgeçilmez mekanlarından olan brasserie’ler İstanbul’da tek tük görülmeye başladı. Ancak tam olarak “olmuş” denebilecek bir mekan yaratılamamıştı ki, iki hafta önce Tünel’de “La Brise” adıyla orijinal bir brasserie açıldı. Detaylara geçmeden önce brasserie’lerin nasıl mekanlar olduğunu anlatmak gerek. Brasserie’ler romantizmin başkenti Paris’in vazgeçilmezi olarak anılır. Dizlerin altına kadar uzanan beyaz önlüklü garsonların servis yaptığı, bembeyaz örtülerin serildiği masalarda oturulan, ahşap dekorasyonun ağırlıkta olduğu, aynaların göze çarptığı bu restoranlar on sekizinci yüzyıldan bu yana hiç değişmeden varlıklarını sürdürüyor. Brasserie sözcüğü Fransızca “bira yapan” anlamında ancak “Fransa’yla biranın ne alakası var” diye merak ederseniz, onu da La Brise’nin genç aşçısı Esen Hünal’a soruyoruz… Fransa’da bira içilen mekanlardan neden vazgeçilmez? Brasserie’leri Paris’e getirenler, 1871’de Prusyalılar tarafından işgal edildikten sonra 1945’e kadar Fransa ile Almanya arasında bir türlü paylaşılamayan Alsace bölgesinden Paris’e kaçanlar olmuştur. Dolayısıyla bira Almanya taraflarından gelen bir gelenek. Almanlardan kaçan bu göçmenler Paris’e Alman yemek kültürünü taşımışlar. Parislilerin bira içme geleneği brasserie’lerin açılmasıyla başladı öyleyse… Evet, bira içmezler ve düzgün biraları da yoktur zaten. Ama sadece brasserie’lerle gelen yenilik bira olmadı, yemek kültürü de geldi. Örneğin, Almanların ünlü ekşi lahanası Sauerkraunt, Paris’te Choucroute olarak hayat buldu. Bizim için yeni olan brasserie’lerin açılmasına en çok gelen turistler memnun olmuştur sanırım…La Brise açılalı iki hafta oldu ama bir hayli turist akınına uğruyor. Açıkçası orijinal bir brasserie açılmasını bekleyen çok fazla yerli müşterimiz de oldu. Müdavimlerimiz bile olmaya başladı. Peki La Brise’de ne yenir? Brasserie’lerin öyle çok kabarık yemek çeşidi yok. Geleneksel soğan çorbası başlangıçların vazgeçilmezidir. Ana yemek bölümünde yine geleneksel ekşi lahana yemeği, şukrut var. Domuz eti ağırlıkta bir menümüz bulunuyor, örneğin elma soslu domuz gerdan denenmeye değer nitelikte. Türk damak zevkinin dışında gibi görünse de farklılıkları sevenler için ilginç bir mutfak diyebilirim. Soğan ve keçi peyniri tarteletleri, tatlılarda mousse au chocolat, elde yapılmış pate… Yemek yemeyi sevenlerin uğrak mekanı olacağına eminim. 23 bira çeşidi varn Neden bir brasserie açmaya karar verdiniz? Babamın fikriydi, çok uzun zamandır düşünüyorduk. Ben de aşçılık okulunu int(11)irdikten sonra bir aile yerimiz olmuş oldu. Dekorasyonunu mimar olan ablam yaptı. Brasserie’lerde hep aynı dokuyu alırsınız, ahşap ve aynalar, beyaz örtüler… Ailece buradayız ve burada olmaktan dolayı mutluyuz. Gelen müşterilerimizin de birbirini tanıdığı, en azından yüzlerine aşina olacakları bir uğrak mekan olmasını istiyoruz.La Brise’in bir de barı var…Evet, hem dışarıdan girebileceğiniz hem de içeriden geçiş yapabileceğiniz minik bir de barımız var. Haftanın iki akşamı canlı caz performansları gerçekleştirmek istiyoruz.n İçki menüsü de bir hayli geniş olsa gerek…. 23 farklı biramız var. Ale, Kölsch, Lager, füme gibi birçok türden bira seçeneğimiz var ve bu sayı giderek artacağa benziyor. Şarap seçeneklerimiz de bir hayli fazla. İthal ve yerli olarak istediğiniz türden şarabı bulmanız mümkün ve fiyatlar da o kadar ürkütücü değil.Her ürünün farklı renkte kesme tahtası varEsen Hünal, geçen yıl Londra’da aşçılık okulunu int(11)irip, Türkiye’ye döndü. Londra’da birkaç büyük restoranda çalıştıktan sonra ilk aile restoranına aşçı olarak tayin edildi. Tam bir klasik tutkunu olduğunu söyleyen Hünal, damak zevkinin Fransız mutfağı olduğunu söylüyor. Yurtdışında olmasa da Türkiye’de kadın aşçılara çok fazla rastlayamadığımız bir dönemde Esen Hünal kendini gösteriyor. Her aşçının mutfakta net ve asla bozulamaz kurallarının olduğunu biliyoruz, Hünal kendi kurallarını şöyle anlatıyor: “Öncelikle hijyene çok önem veririm, onun dışında takıntılı olduğum şey, üzerinde çalışacağım tahtaların renkleridir. Eğer süt ve süt ürünleriyle çalışacaksam beyaz, sebzelerle çalışacaksam yeşil, deniz ürünleriyle çalışacaksam mavi tahta kullanırım ve bunların hiçbirinin birbirine karıştırılamasından hoşlanmam.”Vatan
Paris’in vazgeçilmez brasserie’leri artık İstanbul’da
Previous ArticleKendi pastanı kendin yarat
Bülent AYDIN
2005 yılında kurulan Etkin Patent ve ensonmoda.com kurucusu olup, 17 yıldır Yurtiçi/Yurtdışı şahıs ve şirketlere marka, patent, tasarım başvuru, tescil ve danışmanlık hizmetleri vermesinin yanı sıra ensonmoda.com, enyenimoda.com vb. moda bloglarında yöneticilik yapmaktadır. Ayrıca, marka şehir proje kapsamında patent, web tasarım, emlak, OSGB hizmet alanlarında, kendisi ve sahibi olduğu Etkin Patent nam ve hesabına 2014 yılında 210 adet yeni marka geliştirmiş ve bu markaların her birine özel hazırlanmış web sayfaları ve sosyal medya hesaplarıyla halen aktif olarak hizmet vermektedir.