Sertab Erener son albümü Rengarenk ile beklediğinden çok daha büyük bir ilgi ile karşı karşıya kaldı. “Bir Damla Gözlerimde” şarkının klibiyle gün geçtikçe daha da güzelleştiğini kanıtlayan sanatçı, modern dünyaya yenilmeden kendini yenilediğini ortaya koyuyor. Sertab Erener, sadık bir aşık ve hâlâ kendini arayan bir kişisel gelişimci. Hayatı doya doya yaşamaya kendine amaç edinen Erener ile Avrupa turnesi öncesi hayatı ve müziğine dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
*Yemek, yaşamak için yiyorum
*Aşk, int(11)iyor demek kaçıştır
*İnanç, ruhsal kapıyı açınca geri dönüş zor…
* Üst üste iki single çıkarttığınızda, single’larla devam edeceğiniz sanılıyordu. Albüm çıkardınız ve sizin de deyiminizle şaşırtıcı bir ilgi oldu…
İnsanlar ikinci bir tekrarı gördüklerinde hemen ön yargıları oluşuyor. Ben ise hayata hiç öyle yaklaşmıyorum. İki single da yapıyorum, albüm de yapıyorum. Hayatta kendimi şaşırtmayı sevdiğim için uzun vadeli planlar yapmamayı tercih ediyorum. Repertuvar oluştu ve güvenebildiğim şarkılar vardı. Bir mecrubiyet ve eski günlerdeki gibi 10 şarkıyı bir araya getirmemiz gerekmiyor.
* Eski albümlerde hataya düştüğünüz zamanlar oldu mu?
Herkes gibi bende hatalar yaptım. Sistem bize her albümde 10 şarkı olması gerektiğini öğretti ve hiç sorgulamadık. Sistem kendi içinde çöktü ve sanatçılar özgür kaldı. Büyük şirketler tekelinde değiliz artık. Bende bir şirkette çalışıyorum ama onlar da değişen yapıya ayak uydurmak zorunda kaldı. Müzik başka bir yere sıçradı. İnternet bunda çok etkili.
Müziğin bedava bulunabilir olması diğer para oyununu çökertti.
* Şarkıcı olarak siz de değiştiniz mi?
İnanılmaz değişmedim ama zamanı doğru değerlendirdim. Olmazsa olmazlarımı yok edip, zamana doğru yaklaşmaya çalışıyorum. Eski alışkanlıkları sürdürseydik başarısız olurduk.
Demir ile iki gün birbirimizi görmesek özleriz
* Demir Demirkan ile Salon İKSV’de sahne alacaksınız. İstanbul’da ilk defa mı aynı sahneyi paylaşacaksınız?
Birlikte ürettiğimiz çok şarkı var. Hem onun, hem de benim albümlerimde. Son albümüm hariç, bütün albümlerimin prodüktörlüğünü Demir yaptı. Amerika turnesinde hazırladığımız Love Painted on Water albümünü ve eski şarkılarımızı söyleyeceğiz. Avrupa turnesine çıkmadan önce son İstanbul konseri olacak. Ben daha çok son albümden çalacağım; Demir de kendi hitlerini çalacak.
* Kendi yaşam alanlarınız var mıdır yoksa hep iç içe misiniz?
Üretimde Demir’e hep danıştım. Çünkü bu albümün ilk defa prodüktörü bendim. O yüzden ondan da destek almak istedim. O da şarkı sözleri yazınca gelir okur bana. Bu sefer üretim anında biraz ayrıldık.
* Birbirinizi en uzun süre ne kadar görmediniz?
Biz hep beraberiz. Ama Eurovision’dan sonra Avrupa’daki albümü tanıtmak ve konserler yapmak için 6-7 ay ayrı kaldık. Telefonla mesajlarımız hep “Şimdi uçuyorum, inişte mesaj atarım, şimdi indim” gibiydi… 14 yıl sonra bile iki gün ayrılsak birbirimizi çok özlüyoruz. Bizde bir gariplik var herhalde. (Gülüyor) Doğru titreşen bir ilişki insanda özlem yaratıyor. Onun zamanı yok, bir saat bile insan birini özleyebilir.
İnanç
Hayatın gerçekten seni sıkıştırdığı anlar var. Bir gün öleceğimizi bildiğimiz için yaşamımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bazısı dine değil içkiye sığınıyor, bazısı Uzak Doğu’ya gidiyor… Ben ciddi bir hastalık geçirdim. Uzun bir süre küçük bir çocuk gibi kavrayamadım… Niye bana olduğunu sormaya başladığım andan itibaren var oluşun kuantum ve ruhsal gibi iki ucunu deneyimlemeyen çalışan bir kadın oldum. O kapıyı açınca geri dönmek zorlaşıyor. Sanatçılardaki üretken olma ihtiyacı, ölüme karşı savaş açmakla alakalı. Bence herkes farkındalığa ulaşabileceği bir süreç yaşıyor.
Aşk
Her gün uyandığımda daha da aşık olduğum bir adam var yanımda. (Tahtaya vuruyor) Yıllar geçtikçe aşkın ne kadar değerli olduğunu fark ediyorum. Aşkı bulmayı bırakın, karşılıklı iletişim kuramayan insanlar var. Krishnamurti’nin “İlişki Üzerine” kitabını okumak lazım… Bence herkes farkındalığa ulaşabileceği bir süreci yaşıyor. Ama aşk int(11)miyor. “int(11)iyor” dememiz kesinlikle kendi kaçışımız. Aşk için çok emek vermek lazım. Kendi değişimine “Evet” demen, karşındaki insanı olduğu gibi sevmek ve kabul etmek lazım… En önemlisi onu değiştirmeye çalışmamak lazım… Birimiz olduğu yerde saysaydı 14 yıl geçirmezdik.
Yemek
Yaşamak için yiyorum, yemek için yaşamıyorum. Tat konusunda çok özenliyim ama aynı zamanda bana kötü gelecek şeyleri de yemiyorum. Fast-food gibi yemekler bizi öldürecek besin maddeleri ile dolu. Bedenimin içine zehir atmadan temiz ve saf kalmaya çalışıyorum. Bir dönem yiyecek bir şey bulamadım. Bir ara kitap okudum, vegan oldum. Bedenim “Yaşayamayacaksın böyle” dedi. Kafam çalışmamaya başladı. İnsanın her şeye ihtiyacı var. Yemeğin kölesi değilim, yaşamak için yiyorum. Alkol kullanmıyorum. Alkolün getirdikleri ile insanların üretken bir konuşma yapacaklarını sanmıyorum.
Benim tüm derdim kendimle
* İşinizde çoğu insandan daha titiz olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Eminim herkes kendine göre titizdir. Bir şekilde hayatımı bunun üzerine kurguladım. Kendi içimde yarattığım bir Sertab kimliği var. O kimlik hata yapmaz ve yapmamalı. Büyük bir iddia ile yaşıyorum. Çoğu zaman bu insanı yoruyor da… Benim iddiam kendim ile ilgili. Tüm derdim kendim. Bu delirtici bir durum. En önemlisi kendime yalan söylemem. Bir şeye kalkışıyorsam son damla kanıma kadar en iyisini sunmaya çalışırım.
* İlk çıkış döneminizi düşünürsek eğer egolarınız daha ön planda mıydı?
Hepimizin egosu var. Ego dediğimiz zaten “ben.” O egoyu nasıl terbiye ettiğiniz ya da onunla nasıl yaşayabileceğinizi öğrenmekle alakalı her şey. O da ayrı bir bilinç ve farkındalık gerektiriyor. Egonun kendi çukurlarına ya da seni mutsuzluklara götürmesini engellemek lazım. Ego aç bir şey… Ama bunu bilmek de güzel çünkü sahnede büyümek için o açlığa ihtiyacınızda oluyor. Anlayacağın sahnede kendini bir şeymiş gibi hissetmek için egoya