Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesindeki Meme
Merkezi’nde, genel cerrahi, radyoloji ve patoloji uzmanları bir arada
çalışarak, meme kanseri riskini ortaya koyuyor. Riskin saptanmasında
mamografi, MR, ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri, muayene,
gerekli görülürse genetik testler kullanılıyor.
Kadının kendi özellikleriyle ailesinin kanser öyküsü de göz önüne
alınıyor, yüksek, orta veya düşük risk grubunda yer alıp almadığı
belirleniyor. Merkezin direktörü Risk ve Genetik Danışman, Genel Cerrah
Doç. Dr. Bahadır Güllüoğlu, cerrahi, patoloji ve radyoloji bölümlerinin
tek merkezde buluştuğu, üniversite bünyesindeki ilk ve tek kurum
olduklarını söylüyor. Saptanan riskin oranına göre hasta, kansere karşı
önlem almak üzere yönlendiriliyor. Meme
kanseri, kadın kanserleri arasında ilk sırada yer alıyor. Ancak günümüz
tıbbı hastalığı en erken evrede yakalamasına, böylece tedavinin daha
düşük dozda ilaç ve ışın, daha dar kapsamlı ameliyatla tamamlanmasına
olanak sağlıyor. Bunun için en etkili yöntem kadının ilgili tüm
disiplinler tarafından bir bütün olarak ele alınıp, detaylı
değerlendirilmesi, riskin saptanması. İşte Marmara Üniversitesi Tıp
Fakültesi bünyesindeki Meme Merkezi’nin de tam olarak yaptığı bu. Kadınların
meme kanseri riskinin arttığı yıllar, menopoza denk geliyor. Bir yandan
hayatı altüst eden menopoza bağlı sıkıntılar yaşanırken, hormon
tedavisinin meme kanseri riskine yol açıp açmayacağı soruları gündeme
geliyor. 40 YAŞTAN ÖNCE NADİR RASTLANIYORRadyolog
Prof. Dr. Erkin Arıbal, “Meme kanseri 40 yaşından genç kadınlarda çok
ender ortaya çıkıyor” diyor. Yaş düştükçe mamografinin anlamı ve
gerekliği de azalıyor. Çünkü genç yaşta meme dokusu çok yoğun oluyor,
yanıltıcı bilgiler verebiliyor. Gereksiz biyopsiler yapılabiliyor. Bu
nedenle bu yaştan önce tarama amaçlı mamografi gerekli görülmüyor. İlk
mamografinin 40 yaşında çektirilmesi öneriliyor. 40-50 yaş arasında
yılda bir, 50 yaşından sonra iki yılda bir mamografi yeterli. Ancak
ailesinde meme kanseri öyküsü bulunanlar ya da meme kanserine
yatkınlığı saptananlara, 40 yaşından önce de tarama öneriliyor. Temel
yöntem mamografi olsa da çok yoğun memelerde takiplere ultrasonografi
de eklenebiliyor. Doç. Dr. Ramazan Güllüoğlu, “Birinci dereceden
yakını (anne, kız kardeş) menopoza girmeden önce meme kanseri olanların
daha erken yaşlardan itibaren bu hastalığa karşı önlem almaları
gerekir” hatırlatması yapıyor. Bu kişilere, yakınlarının kanser olduğu
yaştan 5 hatta 10 yaş önce önce mamorafi, ultrasonografi veya MR ile
tarama öneriliyor. Örneğin 40 yaşında annesi meme kanseri olan kadın,
30-35 yaşından itibaren yakın takip edilmeli. Güllüoğlu, “Yüksek risk
grubu dediğimiz ailesinde çok fazla sayıda kanser olan kadın var,
bunlara gen anomalisi diyoruz, bunlarda da 25 yaşlardan itibaren MR ile
tarama yapılıyor. Menopozdan önceki yaşlarda meme kanserinin çıkması
genetik yatkınlığı düşündürüyor. Özellikle de beraberinde yumurtalık
kanseri de varsa, birinci derece akraba erkekte de meme kanseri
saptanmışsa, herhangi bir nedenle daha önce göğüs bölgesine radyasyon
almışsa, biyopsi yapılmışsa, daha önce meme kanseri tanısı konmuşsa bu
gruptakiler yüksek risk grubu. Mutlaka danışmanlık almalarında yarar
var” diyor. Genetik testin de meme kanseri riskini saptamada yeri
var. Ancak herkese uygulanmıyor. Birinci derece yakınında meme kanseri
bulunanların (özellikle hasta 40 yaşın altında yakalandıysa), riski
artırdığı bilinen BRCA1 ve 2 genlerine bakılıyor. Bir başka koşul
hastaya yapılan testte bu genlerdeki mutasyonun saptanması. Eğer
onlarda saptanmışsa riski ölçülen kadına da benzer genetik test
uygulanıyor. Ancak söz konusu gende mutasyon saptanması, kişinin yüzde
100 meme kanseri olacağı anlamına gelmiyor. Çevresel faktörler de
önemli. BRCA1-2 testi pozitifse, kadının ömür boyu meme kanseri olma
riski ortalama yüzde 60. Bu rakama dayanarak memelerini aldırmaları
önerilmiyor. Çünkü yüzde 40’ı boş yere bu cerrahi işlemi yaptırmış
oluyor. Risk analizleri yapılırken, ilk adet yaşı, ilk doğum yaşı,
doğum yapılıp yapılmadığı, menopoza girme yaşı, hormon yerine koyma
tedavisi uygulanıp uygulanmadığı, egzersiz alışkanlığı, alkol tüketme,
şişmanlık gibi faktörler de göz önüne alınıyor. Prof. Dr. Fatih
Durmuşoğlu’na göre, kadınların fobilerinden biri, memeye yapılan
biyopsilerin kanserin oluşumu veya sıçramasında etkili olması. Meme
hastalıklarında en etkin tanı yöntemi olan iğne veya cerrahi
biyopsilerinin böyle bir etkisi yok.Kaynak:Mesude Erşan/Hürriyet
Bülent AYDIN
2005 yılında kurulan Etkin Patent ve ensonmoda.com kurucusu olup, 17 yıldır Yurtiçi/Yurtdışı şahıs ve şirketlere marka, patent, tasarım başvuru, tescil ve danışmanlık hizmetleri vermesinin yanı sıra ensonmoda.com, enyenimoda.com vb. moda bloglarında yöneticilik yapmaktadır. Ayrıca, marka şehir proje kapsamında patent, web tasarım, emlak, OSGB hizmet alanlarında, kendisi ve sahibi olduğu Etkin Patent nam ve hesabına 2014 yılında 210 adet yeni marka geliştirmiş ve bu markaların her birine özel hazırlanmış web sayfaları ve sosyal medya hesaplarıyla halen aktif olarak hizmet vermektedir.